Ülkücü hareketin “Başbuğ”u Türkeş, 25 Kasım 1917 yılında Lefkoşa’da ‘Ali Arslan’ olarak dünyaya geldi. Orta öğretim yıllarında öğretmeni Osman Zeki Bey tarafından, adı “Sultan Alpaslan’a denk bir yiğit Türk ol”, diyerek “Alparslan” olarak değiştirildi.  Albay rütbesiyle 27 Mayıs ihtilaline katılan Alparslan Türkeş, 1965’te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne katılarak, siyasi hayatını başlattı. “Millet ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri Türk milliyetçiliği ideolojisidir” diyerek siyasal hayatını şekillendiren Başbuğ Türkeş’in en büyük mirası olan MHP, bugün de kurucu genel başkanının çizgisinde mücadelesini sürdürüyor.  4 Nisan 1997 günü geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayata veda eden Türkeş’in “Dokuz Işık” doktrini ise milliyetçilerin yol haritası olmaya devam ediyor.

SOLCULAR DA SEVERDİ
Türkeş’in genel sekreteri ve 12 Eylül dönemindeki doktoru Selim Kaptanoğlu, ölüm yıldönümünde merhum Başbuğ’u anlattı. 12 Eylül’de tutuklu bulunan Türkeş’in heyet raporuyla tahliye olmasında solcu doktorların da imzasının bulunduğunu belirten Kaptanoğlu “Bunlar, hastanede tanıdıkları Başbuğ’a sevgilerinden dolayı imzaladılar. Onunla Başbuğ tahliye oldu, yoksa niyetleri Başbuğ’u hapishanede öldürmekti. Hapishaneden çıktığı zaman ayakkabısının altının delik olduğunu hatırlıyorum. Avukatlar para istiyor, hanımı, çocukları perişan. En son Başbuğ’un evindeki kitapları sattılar. Böyle günlerden geçti Türkeş. Sıkıntı insanıydı, hayatı boyunca sıkıntı çekti” dedi.