NSU davasının avukatlarından Mehmet Daimagüler, “NSU cinayetlerindeki ihmaller devletin başarısızlığıdır. Davanın baş sanığı Zschäpe yaptıklarından asla pişman değil ve gerçekdışı ifadeleriyle kendini kurtarmaya çalışıyor” dedi.
Nebahat Uzun HAMBURG
Hamburg’da, Friedrich Naumann Vakfı ve Save Democracy Hamburg tarafından St. Nikolai Kilisesi’nde gerçekleştirilen “NSU Davası ve sosyo-politik boyutları” başlıklı etkinliğe NSU davasının avukatlarından Mehmet Daimagüler konuşmacı olarak katıldı. Etkinliğin moderatörü Chiristoph Giese’nin sorularını cevaplayan Daimagüler, NSU davasındaki ihmal ve güvenlik birimlerinin başarısızlıklarına da dikkat çekti. Davada mağdur iki ailenin avukatlığını yapan Daimagüler, NSU olaylarını konu alan kitabı hakkında da bilgi verdi. NSU skandalında siyasetçilerin ve güvenlik birimlerinin başarısızlığına değinen Daimagüler, NSU’nun üç kişiden oluşan bir grup olduğu iddialarının, tanıklar ve delillerle çürütüldüğüne dikkat çekerek, ısrarla bu iddia üzerinde duran savcılığı da eleştirdi. NSU davasının baş sanığı Beate Zschäpe’nin mağdur rolü oynadığını ifade eden Daimagüler, “Zschäpe başta susma hakkını kullandı ama sonradan fikrini değiştirerek ifade verdi. Mağdur aileleriyle ve mahkemeyle alay eden açıklamalarıyla Zschäpe, gerçekleri duymayı bekleyen insanları hayal kırıklığına uğrattı. Ben kendisinin açıklamalarını kesinlikle inandırıcı bulmadım. İşlenen suçları tolore etmediğini ve öfkelendiğini iddia ederek sadece kendini kurtarmaya çalışıyor” dedi. Zschäpe’nin ölen iki NSU zanlısından bağımsız olduğunu söylemesinin de inandırıcı olmadığını söyleyen Daimagüler, iki sanığın ölümünden sonra Zschäpe’nin planlı bir şekilde tüm kanıtları ve izleri yok etmek için çalıştığını hatırlattı.
DAİMAGÜLER: ZSCHAEPE EN UFAK PİŞMANLIK DUYMUYOR
Zschäpe’nin en ufak bir pişmanlık duymadığını ifade eden avukat, buna örnek olarak da, NSU kurbanlarından Halil Yozgat’ın babasının dil yetersizliği nedeniyle oğlunun yerde kanlar içindeki halini vücut diliyle anlatmaya çalıştığında kadının gözünü bile kırpmadan tepkisiz kalışını gösterdi. NSU olaylarının devletin başarısızlığı olduğunu ifade eden Daimagüler, seri cinayetleri önlenebilmek için bir çok imkanlar bulunduğunu ama ihmaller nedeniyle olayların bu şekilde geliştiğini belirtti. Daimagüler, Thüringen’deki Anayasayı Koruma Dairesi’nin devlet fonlarıyla Mundlos ve Böhnhardt gibilerinin radikalleştiği Neonazi ağları oluşturulduğunu ifade etti. Kurumsal ırkçılığın, olayların aydınlatılmasını önleyip ırkçı kurbanlarını zanlı durumuna düşürdüğünü hatırlatan Daimagüler, “Olayları her yönüyle araştıracaklarına, klişelerden yola çıkarak tek yönlü bakıp araştırdılar. Ellerinde delil olmadığı halde kurbanların yasadışı işlere karıştıklarını iddia ettiler ve bu durum kurbanların ailelerinden başka kimseyi rahatsız etmedi. Halbuki, katilin Alman olabileceğine yönelik bir çok ipucu mevcuttu. Ama bu ipuçları hep göz ardı edildi. Tüm bunlar dikkate alınsaydı belki bu kadar insan ölmeyecekti” dedi. Berlin’de ırkçılar tarafından katledilen Burak Bektaş olayına da değinen NSU davasının avukatı, NSU cinayetlerinde olduğu gibi polisin bu olayda da gerçekler ortaya çıkıncaya kadar olayı tek taraflı araştırdığını söyledi. Bu gibi olayların bir daha yaşanmaması için sivil topluma önemli görevler düştüğünü hatırlatan Daimagüler, toplantıya Hamburg ve Çevresi Türk Toplumu’nun (TGH) katılmış olmasının sevindirici olduğunu ama başka sivil toplum kuruluşunun katılmamasının üzücü olduğunu vurguladı.