Bir süre arkadaşlık yapan çift evlenmeye karar verdi. Damat adayı, sigara içen ve alkol kullanan gelin adayından bu kötü alışkanlıklarını bırakmak için söz vermesini istedi. Evlenen çiftin bir süre sonra üç çocuğu oldu. Ancak iddiaya göre, genç kadın, sigara içip, alkol kullanmaya devam etti. Bütün uyarılarına rağmen karısının kötü alışkanlıklarını bırakmadığını öne sürüp Aile Mahkemesi’ne boşanma davası açtı.

 Kocasının sigara ve alkol sebebiyle saçını çekerek şiddet uyguladığını belirten genç kadın da karşı dava açtı. Koca, karısının sigara kullanmayacağını, içki içmeyeceğini vaat ederek kendisini evlenmeye razı ettiğini, istememesine rağmen eşinin ikinci ve üçüncü çocuğa hamile kaldığını öne sürdü. Bu süreçlerde kötü alışkanlıklarından vazgeçmediği gibi başına buyruk bir hayat yaşamaya başladığını, çocukları koz olarak kullanmaya başladığını, entrikacı ve maddiyatçı biri olduğunu, şiddete uğramadığı hâlde kendini dövülmüş gibi göstermeye çalıştığını dile getirdi.

Kadın ise, kocasının ve kendisinin arzusuyla çocuk sahibi olduklarını, şiddete uğradığını, çıkan tartışmada saçının çekildiğini ileri sürerek, velâyet hakkının tarafına tevdiine karar verilmesini talep etti.

ETRAFA KÖTÜLEMEK AĞIR KUSUR

Mahkeme, erkeğin evlilik birliği içerisinde şiddet uygulamak, eşinin saçını çekmek, boğazını sıkmak, hakaret etmek ve “ahlâksız, içkici, çok sigara içer” şeklinde davalıyı etrafa kötülemek suretiyle ağır kusurlu; kadının ise evlenmekle sigarayı bırakacağı konusunda söz verdiği halde bırakmaması ve davacıyla bu konuda sürekli tartışması sebebiyle az da olsa kusurlu olduğuna hükmetti.

Karar temyiz edilince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi. Daire, kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerektiğine hükmedip mahkeme kararını bozdu. Mahkeme ilk kararında direnince devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi. Kurul kararında şöyle denildi:

”Tarafların fiilen ayrı yaşamaya başladığı dönemde davacı-karşı davalı erkeğin küçük kızını görmek için müşterek haneye gittiği, kapının girişinde tarafların tartışmaya başladıkları, karşılıklı itiş kakış yaşandığı, erkeğin içeri girip eşini yatak odasına götürerek koluna vurduğu, saçını çektiği ve tanık ifadesine göre erkeğin elinde bir yumak saç kaldığı anlaşılmaktadır. Bu olay yüzünden Sulh Ceza Mahkemesi tarafından karı koca ceza aldı. Bu olaydan iki gün sonra da davalı-karşı davacı kadının boşanma davası açtığı, diğer yandan erkeğin eşini etrafta ‘ahlâksız, içkici’ gibi sözlerle kötülediği tüm dosya kapsamı ile sabittir. Davalı-karşı davacı kadının ceza dosyasına konu fiziksel şiddet eylemi sebebiyle eşini affettiğine dair herhangi bir delil de bulunmamaktadır. O hâlde, davacı-karşı davalı erkeğin eşine şiddet uygulaması ve sarf ettiği hakaret sözcükleri dikkate alındığında, bu eylemlerin onur kırıcı davranış sayılacağı, dolayısıyla Türk Medeni Kanununun 162. maddesinde belirtilen şartların oluştuğu ve kadının karşı davasının kabulü gerektiği belirgindir. Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararının bozulmasına hükmedilmiştir”.