Türkiye İdlib’e girdi – ÇETİNER ÇETİN

Suriye’de rejim karşıtı direnişin merkezi olarak bilinen İdlib merkez ve kırsalında yaklaşık 3 milyon sivil yaşıyor. Özellikle Hama hattına yakın olan bölgelerin hava saldırılarına maruz kalması nedeniyle İdlib, Suriyeli siviller için bir nefes alma merkezine dönüşmüş. Başta Halep, Hama ve Humus olmak üzere Suriye’nin birçok bölgesinden tahliyeler İdlib’e gerçekleştirildi. Yoğun göç alan İdlib merkezinde yaşayan insanlar kendi geçimlerini rahatlıkla sağlayabiliyor. Şehirde yoğun nüfus nedeniyle arz-talep ilişkisi karşılık buluyor. Bu nedenle İdlib merkezinde maddi imkânları genel itibariyle iyi gözüküyor. Şehir, muhalif gruplar ile yapılan mutabakat sonucu tüm grupların temsil edildiği bir “Sivil Konsey” tarafından yönetiliyor. Bu yönetişim şekli şehir sakinlerini nispeten rahatlatırken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) bölgeye gelmesiyle ise halk derin bir nefes almış. Kırsalda ise Hama hattına yakın olan bölgelere halâ Suriye rejimi tarafından hava saldırısı düzenleniyor. Bu saldırılar sonucu birçok bölge enkaz yığınına dönüşmüş. Şehir merkezi ve yakınında yaşayanlar için bir nebze de olsa hayat normale dönüş emaresi taşırken, kırsal bölgelerde tedirginlik sürüyor. İdlib kırsalının Hama hattına yakın noktada bulunan siviller enkazlar arasında yaşıyor. İdlib merkezinde ve Türkiye sınırında oluşan yoğun nüfus nedeniyle göç edilebilecek bir alan da maalesef bulunmuyor. Sivillere yardımların ulaştırılması sahada zor şartlarda faaliyet gösteren STK’larımızı da oldukça zorluyor.

 

HAYAT NORMALLEŞİYOR
Büyük Halep savaşı sonrası İdlib çok ciddi göç alan ve bir anda nüfus patlaması yaşayan bir bölge olmuş. Resmi rakamlara göre kırsalda ve çevre bölgelerde iki buçuk milyon insanın yaşadığı düşünülüyor. Resmi olmayan rakamlar ise üç milyon insanın varlığına işaret ediyor. Şehir şu sıralar sakin, zira Türk askerinin gözlemci olarak bölgeye gelmesiyle ile kentteki muhalifler de sivil halk da çatışmasızlık sayesinde nefes almış durumda. Halk TSK’nın varlığı sayesinde ikinci bir Halep sendromu yaşanmayacağını ümit ediyor. Suriye’nin Halep, Hama, Humus ve Şam şehirlerinden göç eden yaklaşık 700 bin Suriyeli Türkiye sınırına yakın çadır kentlerde ve mülteci kamplarında hayata tutunmaya çalışıyor. Türkiye sınırına yakın konumda bulunan kamplar İHH, Türk Kızılayı ve AFAD tarafından kuruldu. Kampların işletim masrafları yine bu kurumlar tarafından karşılanıyor. Her geçen gün katlanan maliyetlere rağmen gönül elçilerimiz Suriyelilerin tek umut kapısı. Bu kamplarla bölgelerde insani bir baraj oluşturulduğu ve yaklaşık 1 milyon insanın Türkiye’ye göç etmesini engellediği belirtiliyor. Kamplardaki yetişkin bireylerin hayatlarını idame ettirebilmesi amacıyla meslek edindirme kursları veriliyor. Bunun haricinde meslek sahibi uzman kişiler ise desteklenerek geçimini sağlayabileceği iş imkânlarına sahip oluyor.  Çadır kentlerin bulunduğu bölgelerin uçuşa yasak bölge olması nedeniyle siviller bir nebze olsun ölüm korkusundan uzaklaşabiliyorlar. Türk STK’ları ve hayırseverleri Suriye’de geleceğin eğitimli bireyler tarafından inşa edileceğinden hareketle bölgedeki eğitim faaliyetlerine destek veriyorlar. 5-15 yaş arası 20 binin üzerinde çocuk, eğitim merkezlerinde okul müfredatına uygun eğitim alarak meslek sahibi olabiliyor. İdlib sakinlerinin kontrolündeki okullarda ise durum pek iç açıcı değil. Sadece son iki yılda 3 kez müfredat değişmiş. Onun dışında kaygılar, korkular ise cabası. Okul binaları sağlıklı değil. Özellikle hijyen sorunu büyük. Kentin hali hazırda ihtiyacı olan 30 okul yapımı için ise kısa ve orta vadede bir umut yok. Çünkü uluslararası yardım kurumlarının ajandasında İdlib yer almıyor.

REJİM ARTIK CESARET EDEMEZ!
TSK’nın İdlib’te gözlemci statüsünde gelecek olması halkı güvende hissetmesini sağlıyor. Zira son bir haftadan buyana eskiye oranla kadınları pazarda, sokakta daha fazla görmek mümkün. İdlib’li kadınlar da tıpkı erkekler gibi TSK’nın bölgeye gelmesi ile birlikte Rusya’nın ve rejimin doğrudan hedefi olmaktan kurtuldukları için rahatladıklarını belirtiyorlar. Daha önce Rejim uçaklarının hedefi olan bir aileye yaptığım ziyarette, “Savaşın ilk gününden buyana korku ve endişe ile yaşıyoruz. Çocuklarımız için kaygılanıyoruz. Korkularımız var. Şimdi Türk askeri burada rejim cesaret edemez bir daha saldırmaya” yorumunu yapıyorlar.
Türk STK’ları İdlib’te bir hastane yapımı için de kolları sıvamış durumda. Ancak belirtelim; İdlib, hastaneleri ve sağlık imkânları itibari ile Suriye geneline kıyasla daha iyi şartlara sahip olsa da özünde çok yetersiz. Ağır hastalar şimdilik bir koordinasyon eşliğinde İdlib’ten Reyhanlı ve Hatay’daki hastanelere taşınıyor. İdlib ve çevresinde görev yapan 103 doktor bulunduğu, imkânların ise oldukça yetersiz belirtiliyor.

PTT ŞUBESİ AÇILMASINI İSTİYORLAR
Son bir haftadan buyana Cilvegözü sınır kapısından yardım tırları dışında ticari amaçlı tırların girişlerine izin verilmeye başlandı. Önceleri PYD kontrolündeki Afrin üzerinden ciddi maliyet artışı ile gelen mallar, tırların geçişine izin verilmesiyle İdlibli tüccarların da yüzünü güldürmüş. Şehirde altın ve döviz büroları faal çalışıyor, Türkiye’den gelen her ürünün para karşılığı şimdilik bu döviz büroları üzerinden havale edilebiliyor. İdlibliler, Cerablus’ta olduğu gibi bir PTT şubesinin açılmasını istiyorlar. Sokaklarda gezerken pazarın hareketliliği dikkat çekiyor. Ama asıl dikkat çeken enkaza dönen İdlib’in bazı bölgelerinde inşaat yapımının hızlanması. Taş ocakları son bir haftadan buyana hareketli. Hatta İdlib’teki bir taş ocağına bir Türk yatırımcı da ortak olmuş ve bölgedeki rahatlama ile birlikte inşaat yapımları da hız kazanmış. İnternetin günlük hayatımızın vazgeçilmezi haline gelirken, bu durum İdlib’te de farklı değil. Zira gittiğiniz her mekânda, her noktada Wi-Fi sistemlerle sağlanan internete ulaşabiliyorsunuz. Bu durum dünya ile İdlip’i buluşturuyor. Üstelik az bir paraya. İnterneti hem bir haberleşme, hem de sosyalleşme aracı olarak gören gençlerin ellerinden telefon yürürken bile düşmüyor.