KKTC’yi tanımamakta ısrar eden dünya, neler kaçırdığının farkında değil
KKTC, “Ya taksim ya ölüm” sloganları eşliğinde millî davalarımızdan biri. Ancak bizim de Ada hakkında çok fazla bilgimiz yok. Siyasilerle STK’lara büyük iş düşüyor.
Talip Karakaş – 15 Kasım’da kuruluşunun 34. yaşını kutlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) bağımsızlığı Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmıyor. Hatta uluslararası toplum Akdeniz’in en büyük üçüncü adasını Türkiye’nin işgali altındaki toprak olarak görüyor. KKTC, “Ya taksim ya ölüm” sloganları eşliğinde millî davalarımızdan biri. Ancak kısa ama dopdolu bir gezinin sonunda fark ettim ki bu şirin adayı aslında biz de çok tanımıyoruz. Uzun uzun tarihini anlatacak değilim. Merak eden işi uzmanlarından okur. Ben daha çok hayata dair bilgiler vermek istiyorum. Soru cevap şeklinde devam edeyim…
BİZİ SEVİYORLAR MI: En çok merak edilen konu. Küçük bir kesimde Türkiye’ye karşı bir ön yargı var. Bunda 45 yıllık İngiliz hakimiyetinin etkisi büyük. Çünkü, 1974 Barış Harekatı’na kadar okullarda “Kraliçe çok yaşa” diye büyümüşler. Türkiye’den KKTC’ye gidip yerleşen bazılarının yanlış davranışları sebepler arasında… “Tamam, Türkiye olmazsa ayakta kalamayız fakat bu her defasında başımıza kakılırsa itici oluyor” diyenler de var. Ayrıca iki toplum da birbiri hakkında çok az bilgiye sahip. Burada siyasilerden çok sivil toplum kuruluşlarına büyük iş düşüyor.
NASIL GEÇİNİYORLAR: Ada’nın en önemli gelir kaynağı eğitim ve turizm. 20 yakın üniversite mevcut. 130 ülkeden 30 bine yakın öğrenci ekonomiyi ayakta tutuyor. Üniversite diplomalarının uluslararası tanılırlığı var. “Özel”lerde fiyatlar nispeten daha uygun diğer ülkelere göre. Turizm denince akla ilk gelen casinolar… 2016 rakamlarına göre; turist sayısı 700-800 bin civarında. Bunun yüzde 60’ı Türk. İngilizler yabancılar arasında ilk sırada. Son yıllarda Alman turist sayısında artış dikkat çekiyor. En dolu ay, ekim… Temmuz-Ağustos’ta deniz hamam gibi. Ada, bir doğa harikası. En önemli sıkıntı ambargolar. Sektörün büyümesi için yoğun çaba harcayan iş adamı Dimağ Çağıner yaşanılan sıkıntıları şöyle anlattı: Hiçbir operatör Kıbrıs için riske girmek istemiyor. Biz bütün güvenceleri veriyoruz. Önce yolcuyu buluyoruz. Sonra charter uçuşları için havayollarından uçağı kiralıyoruz. Rumlar da sürekli işimizi baltalamaya çalışıyor. Charter uçuşlarda bütün uçaklar Türkiye’de havalimanına inmek zorunda. Yolcu uçakları 40-45 dakika hava sahasında bekliyor. Bu sıkıntılar yüzünden gelenlere çok daha uygun fiyatlar sunmak mecburiyetinde kalıyoruz. Turizm Bakanlığı turist başına 70 avro teşvik vererek bize yardımcı oluyor.
KUMAR TURİZMİ OLMAZSA: Kuzey Kıbrıs denince akla ilk gelen casinolar. Kumar, gelirde önemli bir paya sahip. Kıbrıs Türküne ve öğrenciye kesinlikle yasak. Bu konuda taviz verilmiyor.
NASIL GİDİLİR: Türk Hava Yolları, KKTC’ye ilk seferini 15 Şubat 1975 tarihinde gerçekleştirmiş. Şimdi İstanbul’da Atatürk Havalimanı (günde 4 sefer, yazın 7) ve Sabiha Gökçen (hafta içi 2, perşembe 3, cuma ve pazar 4 sefer), Ankara’da ise Esenboğa’dan (hafta içi 2, cuma ve pazar 4 sefer) direkt uçuşla seferler yapılıyor. Deniz yoluyla Alanya-Girne, Mersin-Gazimağusa, Taşucu-Girne feribot seferleri mevcut.
ASGARİ ÜCRET 1900 TL, 15’TE MESAİ BİTİYOR
Yine kısıtlamalardan dolayı hayat şartları zor. Burada da imdada Türkiye yetişiyor. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal, zamanında herkesi memur yapmış. Maaşlar bize göre yüksek ancak çarşı-pazar daha pahalı. Asgari ücret 1900 TL. Yeni başlayan bir memur 3 bin civarı kazanıyor. Kamuda mesai öğleden sonra 2-3 gibi bitiyor. Son zamanlarda bu rahatlığın önlenmesi için çaba sarf ediliyor.
BARNABAS’IN MEZARI
İsa aleyhisselama ilk inananlardan Barnabas’ı bilmeyen yoktur. Bozulmamış İncil’i o yazmıştır. Mezarı Gazimağusa’da… 2 bin yıldır kayıp olan Barnabas İncil’ini ele geçirme savaşı sürüyor.
KARŞISI RUM KESİMİ
Lefkoşa’daki sınır bölgesi… Tel örgülerin ardı Rum Kesimi… Halen derslerinde Türk düşmanlığı öğrenen Rumlar, bazen Türk tarafına taş atıyormuş. Bizimkilerin de karşılık verdiği oluyormuş.
TÜRKİYE’DEN GELEN SU, BU BARAJDA TOPLANIYOR
Asrın projesiyle Türkiye’den Kıbrıs’a boru hatlarıyla getirilen su, Girne’deki Geçitköy Barajı’nda depolanıyor. Henüz ülkenin tamamına buradan su verilmiş değil. Belediyelerle bir anlaşmazlık söz konusu. Deniz suyunun arıtılmış halini kullanan halk, şu an 20-30 TL civarı fatura ödüyor.
RUM SİLAH KAÇAKÇISININ MAVİ KÖŞKÜ
İtalyan asıllı Rum olan Paulo Paolides, 70’lerin en büyük silah kaçakçılarından. Aynı zamanda Rum lider Makarios’un avukatı. 1986’da İtalya’daki bir mafya toplantısında öldürüldü. Girne Çamlıbel’de 1957’de inşa ettirdiği Köşk, bugün Türk askerinin kontrolü altında. İçeriyi asker rehberler gezdiriyor. Paolides, şatafatlı partiler verdiği köşkü 1974 Barış Harekatı’ndan 3 gün önce terk etmiş.
FATİHİ LALA PAŞA…
1192-1489 yılları arasında Kıbrıs’ı yöneten Fransız asıllı Lüzinyan hanedanlığı tarafından yaptırılan St. Nicolas Katedrali, Osmanlı’nın fethinden sonra camiye çevrilmiş. Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın adını taşıyan cami, Gazimağusa’da. Mutlaka görülmeli.
AH MARAŞ!
Savaş öncesi ülkenin en gözde sahil şeridi olan Maraş, 43 yıldır harabe vaziyette. Yapılan anlaşmalar sonrası büyük bir kısmı yerleşime kapalı. Adeta hayalet bir şehir.
TARİH VE MANZARA BİR ARADA
Beylerbeyi köyündeki Bellapais Manastırı, MS 12. yüzyılda Roma döneminde inşa edilmiş. Turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden olan manastır, Girne’ye hakim bir noktada. Dolayısıyla en güzel manzara burada.
MUTFAK!
Mutfak zengin. Zaten bize yabancı değil. Meyve bol. Mutlaka tadılması gerekenler; turunç ve ceviz macunu, hellim peyniriyle yapılan her şey, şeftali kebabı ile nar ya da portakal suyu…