Site icon Türkiye Gazetesi Avrupa

TOPTANCI ANLAYIŞI BIRAKIN

“Birkaç zanlıyı örnek gösterip, İslami cemaatlerle yapılan devlet anlaşmalarının askıya alınması her iki kesime zarar verir. Uyum politikalarındaki kazanımları yok eder”

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş, Almanya eyaletlerinde İslami cemaatlerle olan devlet anlaşmalarının askıya alınmasının iki topluma da büyük zarar vereceğini söyledi. Aktaş, bu bağlamında yaşanan gelişmeler münasebetiyle bir açıklama yaptı. “Tartışmalar çok kısa vadeli, günübirlik politikaların birer yansıması” diyen Aktaş, devlet anlaşması imzalanmasından vazgeçilmesinin, vatan duygusunun oluşturulması yönündeki çabaların tam tersi bir etki meydana getireceğini savundu.

GÜVEN BUNALIMI

Birkaç zanlıya bakarak, onların da mahkeme sonucunu beklemeden toptancı bir anlayışla bütün cemaatlerin zan altında bırakılmasının kabul edilemez olduğunu belirten Aktaş, “İleri görüşlü bir siyaset gereği, bu tarz bir güvensizlik atmosferinin uyum politikaları açısından oluşturacağı sonuçlar titiz bir incelemeye tabi tutulmalıdır. İhtiyacımız olan uzun vadeli ve sorumlu bir siyasettir. Hâlihazırda devam eden görüşmeler askıya alınırsa, süreç birçok eyalette sıfırdan başlamak durumunda kalacaktır” uyarısında bulundu. Müslümanların zaten kendi içlerinde kendi dini hayat tarzlarını ve inançlarının gereğini ortaya koyduklarını hatırlatan Aktaş, “Anayasaya rağmen, bazı eyaletlerin, yürürlükte olan pratik uygulamaları dahi ‘devlet anlaşması’ hâline getirmekten kaçındığına üzülerek şahit oluyoruz” diye konuştu.

GÖLGE ETMEYİN

Altaş, “Almanya’daki Müslümanlar 70’li yıllarda ilk İslami cemaatleri kurmakla, bir ‘devlet anlaşması’ olmadan, bütün Müslümanların temel dinî ihtiyaçlarını organize bir şekilde karşılayabilmişlerdi. Bu kurumsallaşma sayesinde Müslümanlar cemaat hâlinde dinlerini yaşayabilmişlerdi. Bununla beraber gençlik, eğitim ve sosyal hizmetler alanında rehberlik gibi hizmetler gerçekleştirildi. İslami cemaatler bu temel dinî hizmetleri ve başka diğer hizmetleri de gelecekte yapmaya devam edecek ve bunları daha da genişleteceklerdir. Bu bağlamda devlet anlaşmaları hususundaki güncel gelişmeler çerçevesinde sorulması gereken soru şudur: Müslümanlar bu görevleri gelecekte de kendi başlarına mı icra edecekler, yoksa bu hususta devlet ile yapıcı bir iş birliği mümkün olacak mı?” değerlendirmesinde bulundu.

BU HAK MI LÜTUF MU?

Öte yandan siyasetin İslam dinî cemaatlerini hangi nedenden dolayı ‘ricacı’ konumuna ittiği sorusunu soran Aktaş şöyle devam etti: “Müslümanlar açısından çok da bir getirisi olmayan devlet anlaşmalarına bakıldığında, Müslümanlar kendi çalışma alanları söz konusu olduğunda zaten birçok yapıyı hayata geçiriyorlar. Ancak hapishanelerde Müslüman mahkûmlara sunulan manevi rehberlik hizmetleri ya da Almanya’da İslam’a uygun defin gibi alanlarda siyasilerin desteklerine ihtiyacı olduğu görülmektedir. Buna rağmen şimdiye dek devlet eliyle defnedilmemiş tek bir Müslüman yoktur. Fakat buradaki esas soru, vefat eden bir Müslüman’ın köken ülkesinde mi defnedileceği, yoksa Almanya’nın Müslümanlara burasının da onların vatanı olduğu konusunda bir sinyal verip veremeyeceğidir.”

Exit mobile version