Raporda göze çarpan bazı satırlar:”Türkiye, hava araçlarını ve balistik füzeleri artan bir bölgesel güvenlik tehdidi olarak algılamaktadır ve yıllardır sürdürdüğü hava ve füze savunma sistemi arayışından dolayı rahatsızdır. ABD hükümeti; Türk hükümetine S-400 alımının ikili ilişkilere ve Türkiye’nin NATO içindeki rolüne olumsuz etki yapacağını belirtti. Türkiye S-400 alımına devam ederse yönetim, Türkiye’nin (F-35 projesine) sekizinci ortak olarak katılımının devam edip etmeyeceğini tekrar değerlendirecektir.”

ABD Savunma Bakanlığının (Pentagon) 15  Kasım’da Kongreye sunduğu ve Türk-Amerikan ilişkilerindeki güncel durumun  kapsamlı şekilde değerlendirildiği raporun detayları ortaya çıktı.

Anadolu Ajansı, iki hafta önce Pentagon’un Senato ve Temsilciler  Meclisine sunduğu raporun tasnif dışı özetine ulaştı.

12 sayfalık raporun iki sayfalık özetinde Türkiye’nin NATO’nun  güneydoğu kanadında “sıra dışı bir jeostratejik konuma sahip olduğu” ve “bu  nedenle ABD ile Türkiye’nin önemli bölgesel menfaatleri” paylaştığına dikkat  çekildi.

Türkiye’nin ABD için önemine vurgu

Türkiye’nin NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğu ve bu askeri  gücü de NATO menfaatleri için kullanmaya istekli olduğu ifade edilen raporda şu  ifadelere yer verildi:

“Türkiye’nin 2024 itibariyle Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde 2’si  kadar savunma harcaması yapma konusunda tutarlı bir planı var. Aynı zamanda  (Türkiye) revizyonist güçlerle rekabette, haydut devletleri caydırmada ve onlara  karşı koymada, devam eden DEAŞ’la mücadele kampanyası ve diğer uluslararası terör  gruplarına karşı çabalarda kritik bir oyuncudur.”

İki ülke arasındaki tansiyona rağmen Türkiye’nin başta üs ve NATO  görevlerine katkı sağlama olmak üzere birçok konuda üretken bir askeri ortak  olduğu belirten raporda, Türkiye’nin ABD ordusunun operasyon ve lojistik destek  faaliyetleri için üs, liman ve boğazlarını kullanmasına izin verdiğine işaret  edildi.

Raporda Türkiye’deki 2 binden fazla ABD askerinin yanı sıra radar ve  hava unsurlarının ABD Avrupa Komutanlığı ile Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın  Irak ve Suriye’deki operasyonları dahil birçok operasyonuna katkı sağladığı  bilgisine yer verildi.

Türkiye’nin Rusya ve İran’la belli alanlarda iş birliği yapması ile  Amerikan vatandaşları ve Amerikan misyonlarındaki yerel çalışanları  tutuklamasının ABD için temel rahatsızlık konuları olduğu ifade edilen raporda,  bunlara rağmen ABD ile Türkiye’nin önemli bölgesel ortak menfaatlerinin olduğuna  vurgu yapıldı.

Türkiye’nin S-400 alımı

ABD’nin YPG/PKK ile iş birliği yapmasının ve FETÖ elebaşı Fetullah  Gülen’i iade etmemesinin, Türkiye tarafından “iki ülke arasındaki ilişkilerin  altını oyan unsurlar” olarak algılandığı belirtilen raporda şunlar kaydedildi:

“Türkiye, hava araçlarını ve balistik füzeleri (kendisine karşı) artan  bir bölgesel güvenlik tehdidi olarak algılamaktadır ve yıllardır süren hava ve  füze savunma sistemi arayışından dolayı rahatsızdır. Bu bağlamda Türkiye, ilk kez  Temmuz 2017’de Rusya’dan karadan havaya S-400 füze sistemlerini almak için  anlaşma yaptığını duyurmuştur.”

Türkiye’nin defalarca ve kamuoyuna açık bir şekilde S-400 alım  anlaşmasının tamamlandığını açıkladığı belirtilirken ilk S-400 teslimatının  Temmuz 2019’da gerçekleşeceği ifade edildi.

Raporda, “Buna karşın ABD hükümeti, Türk hükümetine S-400 alımının  ABD-Türkiye ikili ilişkilerine ve Türkiye’nin NATO içindeki rolüne olumsuz  etkisinin kaçınılmaz olacağını belirtmiştir.” ifadelerine yer verildi.

Bunların yanı sıra Türkiye’nin, Amerika Düşmanlarına Yaptırımlarla  Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında potansiyel yaptırımlara maruz kalabileceği,  F-35 uçaklarındaki alım ve endüstriyel haklarını riske atabileceği, NATO ile  ortak çalışabilirliğinin azalabileceği ve Rusya’ya artan bağımlılıktan  kaynaklanan zaafiyetlerinin ortaya çıkabileceği belirtildi.

CAATSA yasasının etkilerinin yaptırım uygulanacak olan kuruma bağlı  olacağı ifade edilen raporda, ABD’nin Türkiye’ye bu konuda yaptırım uygulaması  durumunda ortak savunma programları ve askeri endüstrideki iş birliği dahil iki  ülke arasındaki ilişkilerin daha da karmaşık hale gelebileceği ileri sürüldü.

Raporda şu ifadelere yer verildi:

“Bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla, F-35 Müşterek Taarruz Uçağı,  PATRIOT Hava ve Füze Savunma Sistemleri, CH-47 Chinook ağır nakliye helikopteri,  UH-60 Black Hawk helikopteri ve F-16 avcı uçağı da Türk alım programlarından  etkilenecekler arasındadır.”

Türkiye’nin F-35 programına katılımı

Raporda, F-35 programına katılımı konusunda ise Türkiye’nin programa  2002’de dahil olduğu ve şimdiye kadar 1,25 milyar dolar yatırım yaptığı ifade  edildi.

Ankara’nın 100 adet F-35A uçağı almayı planladığı ifade edilen  raporda, Türkiye’nin aynı zamanda Müşterek Taarruz Uçağı Programının önemli bir  endüstriyel katılımcısı olduğuna vurgu yapıldı.

Türkiye’nin ulusal seviyede F-35 uçağının motoru olan F135 motorunun  son montaj ve kontrol tedarikçisi, aynı zamanda motorun Bölgesel Bakım, Onarım ve  Yükseltme Tesisi olarak seçildiğine işaret edilen raporda, “Türkiye S-400 alımına  devam ederse yönetim, Türkiye’nin sekizinci ortak olarak katılımının devam edip  etmeyeceğini tekrar değerlendirecektir.” denildi.

Türkiye’ye S-400 alternatifi paket

Raporda Türkiye’ye sunulan alternatiflere ilişkin şu ifadelere yer  verildi:

“Yönetim, Türkiye’nin tüm savunma gereksinimlerini karşılayacak güçlü,  kabiliyetli ve NATO ile çalışabilir bir hava ve füze sistemi sağlamak üzere bir  paket hazırladı. Paketin bazı kısımlarının Kongreye tebliğ edilmesi gerekiyor.  Kongrenin Türkiye’ye Dış Askeri Satış ve Direkt Ticari Satış konusunda destek  vermesi, Türkiye’ye S-400 alımından çekilmesini sağlayacak gerçek bir alternatif  sunmak açısından önemlidir.”

ABD Başkanı Donald Trump’ın ağustos ayında imzaladığı Savunma  Bakanlığı bütçe yasası, yasalaştıktan sonra Pentagon’un en geç 90 gün içinde  Türk-Amerikan ilişkilerine ve Türkiye’nin F-35 programına katılımına yönelik bir  rapor hazırlamasını öngörüyordu.

ABD Savunma Bakanı James Mattis, 7 Temmuz’da Kongreye yazdığı  mektupta, Türkiye’ye F-35 uçaklarının satışının durdurulması girişimlerine karşı  çıkmış ve bunun “tedarik zincirinde sıkıntıya neden olacağı ve uçak fiyatlarını  yükseltebileceği” uyarısında bulunmuştu.