Almanya’da yaklaşık 59,2 milyon seçmenin oy kullanma hakkı bulunduğu erken genel seçimlerde oy verme işlemi yerel saatle 18.00’de sona erdi.
Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD’nın yayımladığı ilk sandık çıkış anketine göre, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz’i başbakan adayı gösteren Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri yüzde 29 oy aldı.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Bavyera eyaletinde teşkilatlanmış kardeş parti konumundaki Hristiyan Sosyal Birlik Partisinden (CSU) oluşan CDU/CSU’nun oy oranı 2021’deki seçimlere göre 4,9 puan arttı.
Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını 9,1 puan artırarak yüzde 19,5 ile ikinci oldu.
Mevcut Başbakan Olaf Scholz’u yeniden başbakan adayı gösteren Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) oy oranı bir önceki seçime göre 9,7 puan düştü. SPD, yüzde 16 oy oranıyla üçüncü sırada yer alıyor.
Bu oran böyle kalırsa SPD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan genel seçimlerde en düşük oy oranını almış olacak.
Yeşiller Partisinin de 2021’deki seçimlere göre oy oranı 1,2 puan düşerek yüzde 13,5’e indi.
Başarılı bir seçim kampanyası yürüten Sol Partinin oyları ise bir önceki seçime göre 4,7 puan arttı. Meclise girmesi kesin gözüyle bakılan Sol Parti, sandık çıkış anketine göre yüzde 8,5 oy aldı.
Hükümetten ayrılarak ülkede erken genel seçime gidilmesine neden olan Hür Demokrat Parti (FDP) bu seçimlerde SPD ile birlikte büyük kayıp yaşadı.
2021’deki seçimlere göre oyu 6,5 puan düşen FDP’nin oy oranı ilk sandık çıkış anketinde yüzde 4,9 olarak görülüyor. Seçim barajının yüzde 5 olduğu ülkede sonuçlar bu şekilde kesinleşirse FDP, az farkla meclis dışında kalacak.
İlk kez genel seçimlere katılan “Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin” (BSW) Partisi de yüzde 4,7 oy aldı.
FPD ve BSW’nin yüzde 5’lik seçim barajını geçip geçmeyeceği merak ediliyor.
İlk sandık çıkış anketine göre Almanya Federal Meclis’te sandalye dağılımı şu şekilde: CDU/CSU 211, AfD 142, SPD 116, Yeşiller 98, Sol Parti 62
Ayrıca Danimarkalı azınlığın kurduğu ve özel düzenlemeyle seçim barajından muaf tutulan Güney Schleswig Seçmen Birliği (SSW) de 1 milletvekili ile mecliste temsil edilecek.
Öte yandan seçime katılım oranının yüzde 84 ile 1990’dan bu yana en yüksek düzeye çıktığı bildirildi.
Bu sonuçlara göre hiçbir parti tek başına iktidar olamıyor.
Merz’in partisi zaferini ilan etti
Seçimin tamamlanmasının ardından Merz’in partisi CDU’dan yapılan açıklamada “Güveniniz için teşekkür ederiz, desteğiniz için teşekkür ederiz! Almanya’daki seçmenler bize açık bir yetki verdi: Ülkemiz için sorumluluk almak ve bir sonraki federal hükümete liderlik etmek. Bu güven bizim için hem bir teşvik hem de bir yükümlülüktür. Önümüzde büyük görevler olduğunu biliyoruz ve bunları alçakgönüllülük, kararlılık ve tüm gücümüzle üstleniyoruz. Sizlerle birlikte Almanya için siyasi değişimi gerçekleştirmek ve ülkemizi ileriye taşımak istiyoruz!” ifadesi kullanıldı.
Merz ise zafer konuşmasında mümkün olan en kısa sürede etkili bir hükümet kurmak istediğini söyledi.
Merz, CDU genel merkezinde yaptığı konuşmada seçmenlere teşekkür ederek, “2025 Federal Meclis seçimlerini CDU ve CSU yani Birlik partileri olarak kazandık.” dedi.
Seçim sonuçlarını değerlendiren Merz “Şimdi önümüzde duran görevin sorumluluğunun ve büyüklüğünün farkındayım. Bunu büyük bir saygıyla karşılıyorum ve kolay olmayacağını biliyorum.” diye konuştu.
Almanya uzun sürecek bir hükümet kurma sürecini kaldıramayacağını ifade eden Merz, “Dışarıdaki dünya bizi beklemiyor. dış dünya bizi beklemiyor, uzun koalisyon görüşmeleri ve müzakereler de beklemiyor. Şimdi hızlı bir şekilde hareket kabiliyetimizi yeniden kazanmalıyız ki evimizde doğru olanı yapabilelim, Avrupa’da yeniden var olalım ve dünya Almanya’nın yeniden güvenilir bir şekilde yönetildiğini anlasın. Birlik (CDU/CSU) bunu savunuyor, biz bunu savunuyoruz ve ben de şahsen bunu savunuyorum.” ifadelerini kullandı.
Bu seçim kampanyasında Almanya’nın karşı karşıya olduğu ekonomi politikası, göç, dış ve güvenlik politikası ve iç güvenlik konuları gibi önemli meselelerin tartışılmasının gerekli olduğunu dile getiren Merz, “Ancak şimdi birbirimizle konuşacağız ve en önemli şey Almanya’da iyi bir parlamento çoğunluğuyla mümkün olan en kısa sürede hareket edebilecek bir hükümeti yeniden kurmaktır.” şeklinde konuştu.
Almanya’daki seçimin galibi Friedrich Merz önceliğinin Avrupa’yı güçlendirmek olduğunu belirtti
Almanya seçimlerinde zaferini ilan eden Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz, önceliğinin Avrupa’yı güçlendirmek olacağını böylece ABD’den bağımsızlıklarını elde edebileceğini söyledi.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Merz, ARD televizyonunda diğer Başbakan adaylarıyla yapılan açık oturumda ülkedeki seçim sonucuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Friedrich Merz, “Mutlak önceliğim Avrupa’yı güçlendirmek olacak. Böylece ABD’den bağımsızlığımızı elde edebiliriz.” dedi.
Kendisi açısından önemli olanın Avrupalıların kendi aralarında birlikte hareket etmesi olduğunu kaydeden Merz, “Şu anda Avrupa siyasetinin çoğu Almanya olmadan gerçekleşiyor. Elbette bunun seçim kampanyası ve bu ara dönemle de ilgisi var. Ancak Avrupa Birliği’nin pek çok başbakanı, devlet ve hükümet başkanıyla yakın diyalog halindeyim.” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen hafta yaptığı açıklamalardan sonra ABD yönetimin, Avrupa’nın kaderine büyük ölçüde kayıtsız kaldığının açık olduğunu savunan Merz, bu nedenle Haziran sonundaki NATO zirvesine doğru nasıl ilerleyeceklerini çok merak ettiğini belirterek, “Hala mevcut haliyle NATO’dan bahsediyor olacak mıyız? Ya da çok daha hızlı bir şekilde bağımsız bir Avrupa savunma kabiliyeti oluşturmak zorunda kalmayacak mıyız? Dolayısıyla bu benim mutlak önceliğim” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’li iş insanı Elon Musk’ın Almanya’daki seçim kampanyasına yaptığı son müdahalelerin eşsiz bir olay olduğuna dikkati çeken Merz, “Washington’dan gelen müdahaleler, Moskova’dan gördüğümüz müdahalelerden daha az dramatik, sert ve nihayetinde çirkin değildi. Dolayısıyla iki taraftan da öylesine büyük bir baskı altındayız ki şu anda benim mutlak önceliğim Avrupa’da bir birlik oluşturmak.” ifadelerini kullandı.
Ukrayna konusu
Friedrich Merz Ukrayna’nın kendisini savunması için desteklenmesi konusuna da değinerek, “Bana göre bugüne kadar bunu yeterince yapamadık. Aksi takdirde yarın bu savaş üç yıl sürmezdi.” dedi.
Gelecek haftalarda Amerikan hükümetinin Ukrayna savaşına ilişkin tutumunun ne olacağından emin olmadığını aktaran Merz, “Son birkaç gündür edindiğim izlenim, Rusya ve Amerika’nın Ukrayna ve Avrupa olmadan ötesinde birbirini bulduğu yönünde. Bu da bizim için son derece kritik bir durum olacak. Bu nedenle Almanya’da mümkün olduğu kadar çabuk harekete geçebilecek bir hükümete ihtiyacımız var.” diye konuştu.
AfD ile koalisyon kurmayı reddetti
Tüm Alman halkını temsil eden bir federal hükümet kurmak için çalışacağını dile getiren Merz Almanya’nın sorunlarını çözecek bir federal hükümet kurmaya çalışacağını belirterek, “Bu federal hükümetin nasıl kurulacağını henüz bilmiyoruz. İki değil sadece bir koalisyon ortağımız olmasını istediğim bir sır değil. Ancak Almanya’daki seçmenler kararını verdi ve muhtemelen gece saatlerinde kesinleşecek olan bu seçim sonucunu kabul etmek zorundayız.” dedi.
AfD ile bir koalisyonun söz konusu olmadığını yineleyen Friedrich Merz şöyle devam etti: “AfD seçmenleri bunu önceden biliyordu. Yine de bu partiye oy verdiler. Şimdi nasıl bir hükümet kurabileceğimizi görmemiz gerekiyor. Ancak bir kez daha belirtmek isterim ki, bu ancak akşam sonuçlar kesinleştiğinde belli olacak ve o zamana kadar spekülasyon yapabileceğimizi sanmıyorum. AfD ile çok temel, farklı görüşlerimiz var. Örneğin dış politikada, güvenlik politikasında ve diğer pek çok alanda. Onlar bizim istediğimizin tam tersini istiyorlar. İşte bu yüzden işbirliği olmayacak.”
Almanya Başbakanı Olaf Scholz da seçim sonuçlarının SPD için çok acı olduğunu belirterek, “Bu seçimi kaybettik.” dedi.
Scholz seçimlerde sadece başbakan adayı olduğuna işaret ederek, “Hükümette başka bir pozisyon için başvuruda bulunmadığım benim için oldukça açık. Bunu açıkça ifade etmeye devam edeceğim. Benim duruşum budur.” ifadesini kullandı. Ayrıca başka bir görev almayacağını açıkladı.
Scholz ayrıca partisinin CDU/CSU ile yapacağı muhtemel bir koalisyon müzakerelerine katılmayacağını da vurguladı
AfD’den “tarihi başarı” açıklaması
Sandık çıkış anketlerine göre oylarını bir önceki seçime göre neredeyse ikiye katlayan AfD’nin başbakan adayı Alice Weidel ise yaptığı ilk açıklamada, “Söylenmesi gereken şey, bu (seçimin) bizim için tarihi bir başarı olduğudur. Bu, şimdiye kadar elde ettiğimiz en iyi sonuç. Son federal seçimlerde kazandığımız oyun iki katına çıkarmayı başardık. Halkın iradesini gerçekleştirmek için elimizi uzatıyoruz. Ülkemiz için politika yapmak istiyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Halkın iradesini gerçekleştirmek için seçimin galibi olan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerine ellerini uzattıklarını belirten Weidel, CDU/CSU ile koalisyon görüşmelerine açık olduklarını ifade etti.
Weidel kamu yayıncısı ZDF’ye yaptığı açıklamada da, CDU/CSU ile çalışmak istediğini belirterek, “Seçmenlerin iradesi açık, halk mavi-siyah (AfD-CDU/CSU) bir koalisyon istiyor.” dedi.
CDU/CSU’nun SPD ve Yeşiller ile koalisyon kurması halinde seçim vaatlerinin hiçbirini gerçekleştirmesi mümkün olmayacağını ifade eden Weidel, AfD’nin “uzatılmış bir el ile ülkemiz için mantıklı politikalar üretmeye” hazır olduğunu kaydetti.
Weidel, ancak Friedrich Merz yönetimindeki CDU/CSU’nun bu eli tutmasını beklemediğini de belirterek, kendileri yerine trafik ışığı koalisyon hükümeti veya Sol Parti ile devam edilmesi durumunda, AfD’nin gelecek yıllarda Almanya’daki en güçlü siyasi hareket olacağını iddia etti.
“Önümüzdeki birkaç yıl içinde CDU/CSU’yu geçeceğiz”
Almanya için Alternatif Partisi’nin başbakan adayı olan Alice Weidel ise seçimlerde tarihin en güçlü sonucunu elde ettiklerini söyledi.
12 yıllık bir parti olduklarına dikkati çeken Weidel, “Bu yüzden bu bizim için büyük bir başarı. Bir halk partisi olarak geldik ve stratejik konumumuzu genişletmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
Weidel ayrıca Almanların siyasi değişim isteğinin ortaya çıktığını hatta bunun AfD ile arasında bir koalisyon olmasını istediklerini kaydetti.
Alice Weidel ayrıca CDU/CSU’nun SPD ve Yeşiller ile dört yıl sürecek istikrarlı bir hükümet kuramayacağını savunarak, “Önümüzdeki birkaç yıl içinde CDU/CSU’yu geçeceğiz.” dedi.
Meclise girip girmeyeceği henüz netleşmeyen Hür Demokrat Partisi’nin (FDP) Genel Başkanı Christian Lindner de meclise girememeleri durumunda siyaseti bırakacağını açıkladı.
Scholz yenilgiyi kabul etti
Almanya Başbakanı ve Sosyal Demokrat Partinin (SPD) başbakan adayı Olaf Scholz, “Bu, Sosyal Demokrat Parti için acı bir seçim sonucudur, aynı zamanda bir seçim yenilgisidir.” dedi.
2021’deki bir önceki seçimde sonucun daha iyi olduğunu ifade eden Scholz, “Bundan ben de sorumluydum. Bu kez seçim sonucu kötü ve dolayısıyla bu seçim sonucundan ben de sorumluyum.” değerlendirmesinde bulundu.
Scholz, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerini ve CDU Genel Başkanı Friedrich Merz’i tebrik etti.
Demokratik bir ülkede yaşadıklarını ve demokrasiyi savunmak için mücadele ettiklerini vurgulayan Scholz, “SPD, bu ülkede başka hiçbir partiye benzemeyen uzun bir geçmişe sahiptir. Bu nedenle AfD gibi aşırı sağcı bir partinin bu ülkede bu tür seçim sonuçları almasının asla kabul edemeyeceğimiz bir şey olduğunu açıkça belirtmek istiyorum. Ben bunu asla kabul etmeyeceğim.” dedi.
Almanya’da ilk sonuçlara göre CDU/CSU-SPD koalisyonu ihtimali öne çıkıyor
Almanya’da sandık çıkış anketleri ve ilk sonuçların ortaya çıkardığı tabloya göre seçimin galibi Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında koalisyon hükümeti ihtimali öne çıkıyor.
Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD’nin sandık çıkış anketi ve ilk sonuçlara dayalı olarak yayınladığı verilerine göre CDU/CSU genel seçimlerde oyların yüzde 28,6’sını alarak birinci sırada bulunuyor.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Bavyera eyaletinde teşkilatlanmış kardeş parti konumundaki Hristiyan Sosyal Birlik Partisinden (CSU) oluşan CDU/CSU böylelikle 2021’de yapılan seçimlere göre oylarını 4,4 puan artırdı.
Aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını 10 puan artırarak yüzde 20,4 ile ikinci sırada yer alıyor.
SPD ise yüzde 16,3’lük oy oranıyla ile üçüncü sırada bulunuyor. SPD 3,5 yıl önce yapılan seçimlere göre 9,4 puan oy kaybetti.
Bu oran böyle kalırsa SPD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan genel seçimlerde en düşük oy oranını almış olacak.
Yeşiller Partisi ise 4 yıl önceki seçimlere göre 2,4 puan kayıpla yüzde 12,3’e geriledi.
Başarılı bir seçim kampanyası yürüten Sol Partinin oyları ise bir önceki seçime göre 3,6 puan arttı. Meclise girmesi kesin olan Sol Parti yüzde 8,5 oy oranını yakaladı.
Hükümetten ayrılarak ülkede erken genel seçime gidilmesine neden olan Hür Demokrat Parti (FDP) bu seçimlerde SPD ile birlikte büyük kayıp yaşadı.
2021’deki seçimlere göre oyu 6,7 puan düşen FDP’nin oy oranı ilk sandık çıkış anketinde yüzde 4,7 olarak görülüyor. Seçim barajının yüzde 5 olduğu ülkede sonuçlar bu şekilde kesinleşirse FDP, az farkla meclis dışında kalacak.
İlk kez genel seçimlere katılan “Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin” (BSW) Partisi de yüzde 4,9 oy aldı.
FPD ve BSW’nin yüzde 5’lik seçim barajını geçip geçmeyeceği merak ediliyor.
Sandık çıkış anketine göre Almanya Federal Meclis’te sandalye dağılımı şu şekilde: CDU/CSU 209, AfD 149, SPD 119, Yeşiller 90, Sol Parti 62
Ayrıca Danimarkalı azınlığın kurduğu ve özel düzenlemeyle seçim barajından muaf tutulan Güney Schleswig Seçmen Birliği (SSW) de 1 milletvekili ile mecliste temsil edilecek.
Bu sonuçlara göre hiçbir parti tek başına iktidar olamıyor.
Almanya’da Federal Meclis’te çoğunluk sağlanması için en az 316 milletvekilini bulmak gerekiyor.
Sandık çıkış anketinde şu anda FDP ve BSW’nin meclise giremeyeceği görülüyor. CDU/CDU lideri Friedrich Merz, AfD ile kesinlikle koalisyon hükümeti kurmak istemediğini açıklaması nedeniyle CDU/CSU-AfD koalisyonu mümkün görünmüyor.
Bu durumda toplam 328 milletvekiline ulaşan CDU/CSU ve SPD arasında bir koalisyon hükümetinin kurulması en güçlü ihtimal.
FDP veya BSW’nin veya ikisinin meclise girmesi durumunda CDU/CDU-SPD’nin toplam milletvekili sayısı 294’e düşüyor ve mecliste çoğunluk için yetmiyor.
Bu durumda 3’lü koalisyon seçenekleri gündeme gelebilir.
Buna göre toplam 374 milletvekiline ulaşan CDU/CSU-SPD-Yeşiller veya toplam 327 milletvekili sayısına ulaşan CDU/CSU-SPD-FDP koalisyon hükümetlerinin kurulmasından söz edilebilir.
CDU/CSU-SPD -Yeşiller koalisyonu renklerinden dolayı “Jamaika koalisyonu”, CDU/CSU-SPD-FDP arasındaki koalisyona da “Almanya koalisyonu” olarak adlandırılıyor.
Koalisyon seçenekleri için hangi partilerin yüzde 5’lik seçim barajını aşacağını görmek gerekiyor.
Almanya seçimlerinde zaferini ilan eden Merz’i zorlu koalisyon pazarlıkları bekliyor
Almanya’da düzenlenen erken genel seçimlerde ilk sıraya yerleşen Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) başbakan adayı Friedrich Merz, ülkenin ekonomik ve siyasi krizlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde yönetimin başına geçmeye hazırlanıyor.
Adaylar arasında en yaşlısı olan 69 yaşındaki Merz, uzun dönem partisinde siyasi faaliyetler içinde olmasına rağmen başbakanlık, bakanlık ve belediye başkanlığı tecrübesi bulunmuyor.
1955’te Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinin Brilon kentinde doğan evli ve 3 çocuk babası Merz, hukuk eğitimi aldıktan sonra yargıç ve avukat olarak çalıştı.
Ardından siyasete atılan Merz, 1989-1994 yıllarında Avrupa Parlamentosunda, 1994-2009 döneminde de Federal Mecliste milletvekilliği yaptı.
CDU/CSU kariyeri
2000-2002 yıllarında CDU/CSU Federal Meclis Grubu Başkanlığını yürüten Merz, dönemin CDU Genel Başkanı Angela Merkel’in bu görevi de üstlenmek istemesinin ardından Grup Başkanlığından ayrılmak zorunda kaldı. Bu dönemden sonra Merkel ve Merz birbirine karşı derin hoşnutsuzluk duydu.
Milletvekilliğini 2009 yılında bırakmasından sonra siyasi sahneden kaybolan Merz, çeşitli şirketler için çalıştı, avukatlık ve lobicilik yaptı.
Daha sonra siyasete dönmeye karar veren Merz, 2018 ve 2019’da CDU genel başkanlığı için aday olmasına rağmen delegelenlerden destek alamayınca 2 seçimi de kaybetti.
Eylül 2021’de yapılan genel seçimlerde yeniden milletvekili seçilen Merz, Ocak 2022’de üçüncü kez girdiği yarışta CDU Genel Başkanı seçildi.
“Merkel’in muhalifi”
Eski Başbakan Angela Merkel’e karşı parti içi muhalefetin başını çeken Merz, Merkel’in göç konusunda ve Kovid-19 salgınında izlediği politikaların CDU seçmeninin bir bölümünü, AfD’nin kollarına attığını savundu.
“Merkel’in muhalifi” olarak anılan Merz, Merkel’in sosyal liberal politikalarıyla CDU’nun sola kaydığını iddia etti.
Merz, CDU’nun büyük bölümünü arkasına alarak ve CDU’nun Bavyera’daki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) Partisi Genel Başkanı Markus Söder ile de anlaşarak, CDU/CSU’nun başbakan adayı olarak gösterildi.
Seçim kampanyasında öncelikle ekonomi konularına ağırlık vererek puan kazanmayı isteyen Merz, son olarak göç politikasına öncelik vermeye başladı.
Özellikle kadın ve genç seçmenler arasında popülaritesi düşük bir siyasetçi olduğu belirtilen Merz, son haftalarda CDU/CSU’nun göç politikalarının sıkılaştırılması için verdiği önergenin, AfD sayesinde meclisten geçirilmesi nedeniyle sert eleştirilerle karşılaştı.
Zorlu koalisyon görüşmelerine liderlik edecek
Almanya’da yapılan genel seçimde ilk sandık çıkış anketine göre, CDU/CSU yüzde 29 oy oranıyla birinci çıkarken, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını 9,1 puan artırarak yüzde 19,5 ile ikinci oldu.
Böylece daha önce hiçbir devlet kademesinde görev almamış olan Merz, ülkenin son yılların en büyük ekonomik ve siyasi krizleriyle karşı karşıya olduğu ve Avrupa’nın ABD’nin yeni yönetimiyle gerilimler yaşandığı bir dönemde Almanya’nın dizginlerini ele almaya hazırlanıyor.
Öte yandan Merz’in başbakanlık görevine başlayabilmesi için uzun sürmesi beklenen zorlu koalisyon görüşmelerinde diğer partileri ikna etmesi gerekecek.
Ukrayna’ya güçlü destek
Ukrayna’nın “toprak bütünlüğüne” açık desteğini bildiren Merz, başta uzun menzilli Taurus füzelerinin sevkiyatları dahil olmak üzere Kiev’e askeri ve mali yardımın güçlü bir şekilde sürmesi gerektiğini savunuyor.
Merz, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın sona ermesi için ise “ABD etkisinden bağımsız, Avrupa liderliğinde bir barış planı” fikrini destekliyor.
14-16 Şubat’ta düzenlenen 61. Münih Güvenlik Konferansındaki konuşmasında Merz, Ukrayna ve Avrupa ülkelerinin savaşla ilgili her türlü görüşmeye dahil edilmesinin gerekliliğini vurgulayarak ABD ve Rusya’nın Ukrayna ve Avrupa olmadan masaya oturmasının “kesinlikle kabul edilemez olduğunu” ifade etmişti.
Merz, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna ile ilgili son açıklamalarını “şok edici ve Rus söylemlerini yansıtan ifadeler” olarak nitelendirerek, Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i “diktatör” olarak nitelendirmesini eleştirmişti.
Almanya’da seçimlerden ikinci çıkan AfD’nin adayı Weidel, Hristiyan Demokratlarla koalisyon istiyor
Almanya’daki genel seçimde ikinci sıraya yerleşen aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin adayı Alice Weidel, ilk sırayı alan Hristiyan Demokrat CDU/CSU ittifakıyla koalisyon hükümeti kurmak istiyor.
Almanya’da son yıllarda “aşırı sağ popülizmin yüzü” olarak görülen 46 yaşındaki Alice Weidel, 1979’da Güterloh kentinde doğdu.
AfD kurulduktan 8 ay sonra Ekim 2013’te partiye üye olan Weidel, 2017’deki genel seçimlerde ilk kez federal milletvekili oldu.
Weidel 2017’den beri AfD Meclis Grubu eş başkanlığını, 2022’den bu yana da Tino Chrupalla ile partinin eş başkanlığını yürütüyor.
Partisinin ilk başbakan adayı olan Weidel, Bayreuth Üniversitesi’nde ekonomi ve işletme eğitimi gördü, çeşitli büyük şirketler için çalıştı, doktorasını da Çin emeklilik sisteminin geleceği üzerinde yazdı.
AfD’nin “güçlü kadını” olarak da nitelendirilen Weidel, özellikle göçmen karşıtı söylemiyle dikkat çekiyor.
Dedesinin Hitler ile bağları ortaya çıktı
Eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’i örnek alan Weidel’in dedesi Hans Weidel’in Nazi Almanyası’nda Schutzstaffel (SS) adı verilen paramiliter oluşumun üyesi olduğu ve Hitler döneminde askeri yargıç olarak görev yaptığı ortaya çıktı.
Öte yandan, Weidel dedesiyle hiçbir teması olmadığını ve geçmişi hakkında hiçbir şey bilmediğini ifade etti.
Weidel, 9 Ocak’ta, ABD’li iş insanı Elon Musk’ın sahibi olduğu X sosyal medya platformu üzerinden canlı yayın yapmış ve buradaki açıklamaları eleştirileri oklarının hedefi olmuştu.
Özel hayatı dikkat çekiyor
Weidel, Sri Lankalı film yapımcısı Sarah Bossard ile eşcinsel ilişki yaşıyor ve hem Almanya’da hem de İsviçre’de evi bulunuyor.
AfD, eşcinsel evliliklere ve eşcinsel çiftler için evlat edinme haklarına karşı çıkmak da dahil olmak üzere muhafazakar görüşleriyle bilinmesine rağmen Weidel, Bossard ile iki evlatlık çocuk yetiştiriyor.
Geleneksel aile değerlerini savunmasıyla bilinen AfD’nin adayı olan Weidel’in özel hayatının partinin değerleriyle çatıştığına ilişkin tartışmalar sık sık gündeme gelse de Alman siyasetçi herhangi bir çatışma olmadığını savunuyor.
Rusya’ya yaptırımları eleştiriyor
Almanya’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarını eleştiren Weidel, bu yaptırımların ne Rusya’ya ne de Ukrayna’ya fayda sağlamadığını sadece ülke ekonomisine zarar verdiğini öne sürüyor.
Weidel, Ukrayna’da devam eden savaşın “Almanya’yı ilgilendirmediğini” belirterek ülkenin Ukrayna ile Rusya arasındaki “toprak anlaşmazlıklarına” müdahale etmemesi ve “taraf tutmaktan kaçınması” gerektiğine inanıyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nı sona erdirecek olası barış müzakerelerinin “önemli olduğunu” ifade eden Weidel, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış görüşmelerini kolaylaştırma çabalarını destekliyor.
Aşırı sağ seçimlerden ikinci çıktı
Almanya’da yapılan genel seçimde ilk sonuçlara göre, aşırı sağcı AfD partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını kayda değer oranda artırarak yüzde 20 ile ikinci oldu.
AfD’nin bir önceki seçime göre oylarını neredeyse ikiye katlaması dikkat çekerken, Weidel seçim sonucunu “tarihi bir başarı” olarak nitelendirdi.
Weidel, “Bu, şimdiye kadar elde ettiğimiz en iyi sonuç. Son federal seçimlerde kazandığımız oyun iki katına çıkarmayı başardık. Halkın iradesini gerçekleştirmek için elimizi uzatıyoruz.” ifadesini kullandı.
Koalisyon görüşmelerinde yer almak istiyor
Halkın iradesini gerçekleştirmek için seçimin galibi olan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerine ellerini uzattıklarını belirten Weidel, CDU/CSU ile koalisyon görüşmelerine açık olduklarını belirtti.
Seçim sonuçlarının seçmenlerin AfD-CDU/CSU koalisyonunu istediğini gösterdiğini dile getiren Weidel, CDU/CSU’nun SPD ve Yeşiller ile koalisyon kurması halinde seçim vaatlerinin hiçbirini gerçekleştirmesi mümkün olmayacağını savundu.
Weidel, ancak Friedrich Merz yönetimindeki CDU/CSU’nun bu eli tutmasını beklemediğini de belirterek, kendileri yerine trafik ışığı koalisyon hükümeti veya Sol Parti ile devam edilmesi durumunda, AfD’nin gelecek yıllarda Almanya’daki en güçlü siyasi hareket olacağını iddia etti.
Siyasi analistler de Weidel’in koalisyon hükümetinde yer almasını muhtemel görmezken, AfD’nin ana muhalefet olmasını bekliyor.
Almanya’da Türk toplumu, genel seçimleri yakından takip etti
Almanya’da yapılan genel seçimler, ülkede yaşayan Türk toplumu tarafından yakından takip edildi.
Ülkede çifte vatandaşlığı olan Türklerin, seçimlere geçen yıllara göre daha fazla ilgi gösterdiği belirtildi.
Almanya Türk Toplumu (TGD) Eş Genel Başkanı Gökay Sofuoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türklerin bu seçime oldukça yoğun katılım gösterdiği bilgisini aldıklarını söyledi.
Sonuçların Almanya’daki siyasi dengeleri tamamen değiştirdiğini dile getiren Sofuoğlu, şöyle devam etti:
“Seçime katılım oldukça fazla, yüzde 84 dolayında. Almanya gibi bir ülkede, seçim yorgunu bir ülkede bu katılım önemli. Bu tabii gerek aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin gerek diğer partilerin seçmenleri mobilize etmede başarılı olduğunu gösteriyor. Bu parti iktidarda olmasa da diğer partiler onunla koalisyon kurmayacaklarını söyleseler de maalesef o parti, siyaseti, şu anda merkezin siyasetini işgal etmiş durumda.”
Türkleri yakından ilgilendiren ve geçen yıl getirilen çifte vatandaşlık hakkının geleceği hakkında değerlendirmede bulunan Sofuoğlu, şunları kaydetti:
“Eğer büyük koalisyon fikri olmamış olsaydı çifte vatandaşlık konusunda tehlike çanları çalıyor diyebilirdik. Yalnız şu andaki duruma göre Sosyal Demokrat Partinin olmadığı bir koalisyonun olması mümkün değil. Sosyal Demokrat Partinin başkanı, en son konuştuğumuzda, bu vatandaşlık yasasının ve bununla birlikte çifte vatandaşlık yasasının kendileri açısından onur verici bir değişiklik olduğunu söylemişti. Yeni yapılacak koalisyonda Hristiyan Demokratlar ile koalisyon yaparlarsa, ben bu konuda çok fazla geri adım atacaklarını düşünmüyorum. Çifte vatandaşlık geri alınmaz. O yasa belki değişmez ama belki Alman vatandaşlığına geçişte bazı zorluklarla karşılaşabiliriz. Bazı uygulamada zorluklar olabilir.”
Seçime katılım konusunda Türklere yönelik büyük bir kampanya yaptıklarını aktaran Sofuoğlu, “Arkadaşlarla, seçim bölgesindeki arkadaşlarla sürekli irtibat halindeydik ve Türklerin bu seçime oldukça yoğun bir şekilde katıldığı bilgileri geldi. Bu da bizim açımızdan sevindirici. Türklerin buradaki politik yaşama katılıyor olmaları, o katılımı gerçekleştiriyor olmaları bizim için gerçekten sevindirici.” şeklinde konuştu.
Kapsayıcı ve eşitlikçi politikalar geliştirmesinin önemi vurgulandı
Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Genel Başkanı Kenan Hasan Aslan, “23 Şubat 2025 tarihinde Almanya’da gerçekleştirilen federal seçimler, ülkenin siyasi manzarasında önemli değişikliklere işaret etmektedir. Seçim sonuçları, geleneksel partilerin güç kaybını ve aşırı sağın yükselişini göstermektedir. Seçim sonuçları, hiçbir partinin tek başına hükümet kurmak için yeterli çoğunluğa sahip olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, koalisyon hükümeti kurulması kaçınılmazdır.” ifadelerini kullandı.
AfD’nin oylarındaki bu artışın, özellikle göçmen kökenli topluluklar arasında endişelere yol açtığını vurgulayan Aslan, şu değerlendirmede bulundu:
“Partinin göç ve İslam karşıtı politikaları, bu kesimlerde ayrımcılık ve yabancı düşmanlığının artabileceği kaygısını doğurmaktadır. Bu nedenle, yeni hükümetin kapsayıcı ve eşitlikçi politikalar geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Almanya’daki bu kritik seçimler, ülkenin siyasi ve toplumsal dinamiklerinde önemli değişikliklere işaret etmektedir. Yeni hükümetin, toplumun tüm kesimlerinin hak ve özgürlüklerini koruyacak, adil ve kapsayıcı politikalar geliştirmesini temenni ediyoruz. Barış, hoşgörü ve birlikte yaşama kültürünü destekleyen her adımı teşvik etmeye ve bu doğrultuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız.”
Almanya kadar Avrupa için de önemli
İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete, Almanya’daki bu seçimlerin Avrupa’nın geleceği için de önem taşıdığını söyledi.
Mete, “Almanya’da gerçekleşen seçimler, uluslararası çatışmalardan, savaşlardan, insan hakları ihlallerine, sağcı popülist siyaset ve dilin normalleşmesinden giderek zorlaşan yaşam koşullarına kadar çok zorlu bir dönemde yapıldı. Tüm yaşanan gelişmeler, insanların devlete ve siyasete olan güvenini, daha iyi bir geleceğe, adalete ve evrensel insan haklarına olan inancı gibi pek çok şeyi son yıllarda ciddi şekilde zedeledi.” dedi.
Böylesi kritik bir dönemde Avrupa’nın geleceği için de önem taşıyan Almanya Federal Meclis Seçimleri sonucunda başarı elde eden demokratik partilerin büyük sorumlulukları olduğunu ifade eden Mete, “Yeni hükümetin, toplumsal birlik, ekonomik refah, uluslararası barış ve huzur yönünde başarılı çalışmalar yapmasını temenni ediyoruz. Ayrıca tüm vatandaşların bilhassa göçmen kökenli insanların ve Müslümanların güvenini tekrar kazanacak adımlar atmalarını bekliyoruz. Seçim sonuçlarının Almanya ve Avrupa için hayırlı olmasını dileriz.” diye konuştu.
“İnsanları sandığa gitmeleri için teşvik ettik”
Köln Malatyalılar Derneği Başkanı Hidayet Yiğit de “Bugün yapılan genel seçimlerde Alman vatandaşı olan buradaki vatandaşlarımız oylarını kullandılar. Biz de oylarımızı kullandık. Hatta çevremizdeki insanları oylarını kullanması için aradık ve sandığa gitmeleri için teşvik ettik.” dedi.
Almanya’da son dönemlerde aşırı sağcı partilerin oylarındaki artışın kendilerini endişelendirdiğini belirten Yiğit, “Buna karşı bizlerin de mutlak demokratik hakkımız olan, oy kullanma hakkımızı kullanmamız gerekiyordu. Bugün de onu yaptık. İnşallah sonuçlar hem içinde yaşadığımız ülkeye hayırlı olur hem de burada yaşayan yabancılar açısından da olumlu sonuçlar çıkar. İleride her şeyin daha güzel olması için buradaki Türk toplumuna, yaşadığımız ülkenin siyasetine daha duyarlı olup, katılım göstermelerini tavsiye ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Yorumla