Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı ve Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Serhat Bor, karında şişkinlik, ağrı, aşırı gaz, kabızlık veya
ishal gibi yakınmalar varlığında eğer bunları açıklayacak ciddi
bir hastalık yoksa HBH düşünülebileceğini belirterek,
“Hastalık, ataklar ile seyreder ve atak aralarında kişiler
tamamen düzelebilir veya çok rahatsız etmeyen yakınmalar
bulunabilir. Dışkılamadan sonra barsakları tam boşaltamama
hissi bulunabilir. Aşırı gaz (yellenme) hastaları rahatsız
eder, bazen sosyal ortamlardan kaçınmalarına neden olur. Dışkı
(gaita) ile karışık sümük (mukus) görülebilir. Kişileri
telaşlandırdığını gözlenen bu bulgu tek başına daha ciddi bir
hastalık anlamına gelmez.
Hastanın yakınmaları genelikle dışkılama veya gaz çıkartma
(yellenme) ile azalır veya geçici olarak kaybolur. Tipik olarak
uykudan uyandırmaz fakat geceleri veya yatakta daha sık ortaya
çıkabilir. Barsak filmi veya kolonoskopi (barsak endoskopisi)
sadece diğer hastalıkların dışlanmasını sağlar, tanı koydurmaz.
HBH; Kabızlık ile seyreden HBH, İshal ile seyreden HBH ve
Karışık tip HBH olarak üç gruba ayrılır ve gerek tanı gerekse
de tedavi bu gruplara göre değişiklikler gösterebilir.
Yakınmaların en az 6 ay önce başlaması gerekir. Bu ağrı veya
rahatsızlık genellikle dışkılama ile azalır, ağrı başlarsa
dışkı şekli değişebilir veya karındaki ağrı ya da rahatsızlığa
ishal veya kabızlık eşlik edebilir” dedi.
Kadınlarda daha sık görülüyor
Bu rahatsızlığın yaş grubu olarak 15-65 yaşlarında ve cinsiyet
olarak da bayanlarda daha sık görüldüğünü belirten Bor,
“Toplumda HBH olarak yüzde 10-15, kabızlık şeklinde yüzde 9
(kadınlarda yüzde 12, erkeklerde yüzde5) ve gaz olarak ise
yüzde 15 oranında görülür. Yani sık rastlanan bir hastalıktır.
Genellikle 30-50 yaşları arasında başlar. Nadiren yakınmalar
çocukluktan itibaren bulunabilir. Yaşlılarda sıklığı ve
ciddiyeti artmaktadır. Tanı esas olarak hastanın yakınmalarının
dinlenmesi ile koyulur. Alarm bulguları denilen tehlike
işaretleri yoksa kolonoskopi vs. gibi ileri incelemeler
gerekmez. Muayenede genellikle bulgu saptanmasa da diğer
hastalıkların tanınabilmesi amacıyla yapılır.
Yine de gaitada (dışkıda) gizli kan aranması özellikle 40 yaş
üstünde yakınması olsun olmasın herkesin yaptırması gereken bir
kontrol muayenesidir. Bu sırada gaitada parazit incelemesi
yapılması da ek katkı sağlar. Bazı tiroid hastalıkları,
kontrolsüz şeker hastalığı gibi bazı durumlarda da barsak
yakınmaları olabilir. HBH’da kanser riski bu hastalığın
bulunmadığı kişilere göre artmaz. Zaten çok sık doktora gidip,
çok sayıda tetkik yaptırdıklarından belki de hiçbir tetkik
yapılmayanlara göre riskleri daha az da olabilir” dedi.
Bor, şu bulguların HBH’da kanser riski yönünden tehlike
çanları çaldırdığını kaydetti:
” Daha önce hiçbir yakınması olmayan bir kişide 40 yaşından
sonra (bazı kaynaklara göre 50 yaş) HBH yakınmaları
başlaması,
İstemsiz kilo kaybı,
Geceleri ortaya çıkan ve derin uykudan uyandıran yakınmaları
varlığı,
Ailede barsak kanseri, iltihabi barsak hastalığı, çöliak
hastalığı varlığı,
Kansızlık,
Makattan kan gelmesi veya kanlı ishal,
Süt ve sütlü ürünlerle artan yakınmalar,
Ateş (basması değil, derece ile yüksek ölçülmesi).
Ayrıca kişinin yakınması olmasa da birinci derece akrabada
barsak kanseri varlığında inceleme yapılmalıdır”.
Bor, şunları kaydetti: “Bu hastalık sadece psikolojik olarak
tanımlanamamakla birlikte kişinin psikolojik durumu ile çok
yakın ilişkisi vardır. Fonksiyonel adı verilen bu grup
hastalıkta yakınmalar psikolojik sorunların ve özellikle de
gereksiz kanser korkusunun varlığında daha da kötüye gider.
Bazen zeminde hiçbir hastalık yokken sürekli yakınma üreten
olgular da vardır ve bu hastalar doğrudan psikiyatri
hekimlerine başvurmalıdır. Altta yatan psikiyatrik
hastalıklarla yüzleşilememesi tedaviyi daha da zorlaştırır.
Daha sık rastlanan bir hasta grubunda zeminde var olan barsak
hastalığı psikiyatrik sorunların eklenmesiyle kötüleşir.Nedeni
tam bilinemediğinden tedavi başarıları sınırlı kalmakta ve
hastalığın tamamen ortadan kaldırılması ise neredeyse olanaksız
olmaktadır. İlginç bir nokta da İBS hastalarında plasebo
denilen etkisiz ilaçların yakınmaları geçici azaltmadaki
başarısının yüzde 30-70 gibi çok yüksek oranlarda olmasıdır.
Bu nedenle hastanın hekimine inanması tedavi başarısını
yükseltecektir. Diyet, ishal veya kabızlık olmak üzere hangi
yakınmanın hakim olduğuna göre düzenlenir. Aşırı diyet
önerilmemektedir. Kabız kişilerde lifli ve posa bırakan gıdalar
önerilir. Bunlar arasında esmer ekmek, sebze ve meyveler öne
çıkar. Lifli gıdaların bazı hassas kişilerde şişkinliği
artırabileceği hatırlanmalıdır. İlaç grubundan alınması
planlanan lifli gıdaların içerisinde de suda eriyenler tercih
edilmelidir. İshal ile seyreden HBH bulunan hastaların
diyetleri tümüyle farklıdır. Genel olarak yağlılar, aşırı sıcak
içecekler, kahveler, asitli-gazlı içecekler, baklagiller
önerilmez. İlginç olarak yapay tatlandırıcılar ve bazı
sakızların da ishal yakınmasını artırabileceği
belirtilmektedir. Sütlü ürünlere özellikle dikkat edilmelidir.
HBH’da kullanılan ilaçlar genellikle güvenilirdir ve yan
etkileri azdır. Genel olarak gaz giderici olarak isimlendirilen
ilaçların etkinliği çok yüksek değildir. En sık kullanılan
ilaçlar özellikle ağrı veya spazma etkilidir ve kendilerini
daha iyi hissetmelerine neden olurlar. Yeterli etkinin elde
edilebilmesi için en az iki ay kullanılmaları önerilmektedir.
Yakınmaların yinelemesi durumunda tekrar kullanılabilirler. İç
organ aşırı duyarlılığının kesin bir tedavisi yoktur. Bazı
ilaçların bu duyarlılığı azaltıcı etkisi bulunduğu
bilinmektedir. Örneğin antidepresan ilaçların bir kısmı
sıklıkla bu amaçla kullanılmaktadır”.
Yorumla