Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’yi göçmenler konusunda eleştirirken “Göçmenlerin paralarına hatta çocuklarına el koyan bir medeniyetin insanlığa söyleyecek sözü kalmamıştır. ” dedi.
Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle düzenlenen ‘Anadolu Dünya Dolu’ programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefinde Avrupa’nın mültecilere karşı takındığı iki yüzlü tavır vardı.”Avrupa yönetiminde ırkçı partiler, bu coğrafyanın gelecekteki felaketinin habercileridir. Göçmenlerin paralarına, ziynet eşyalarına, hatta çocuklarına el koyan bir medeniyetin insanlığa söyleyecek sözü kalmamış demektir. ” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti;
“Avrupalı kimi bakanlar sığınmacıları kastederek hepsini denize dökmek lazım, boğulsalar da umurumuzda değil diyebiliyorlarsa orada insanlık ölmüş demektir. Akdeniz’de, Ege’de, Avrupa’ya giden kırık dökük teknelerdeki insanları kurtarmak için gemi göndermek yerine savaş helikopteri göndermeyi teklif eden yazarlar Avrupa’da revaçtaysa durum vahim demektir.”
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle;
“Bugün burada ensar ve muhacirin buluşması var.Bugün Türkiye dünyanın en çok sığınmacı barındıran ülkesi olmasına rağmen diğer yerlerde sergilenen çirkinliklerin hiçbirinin yaşanmadığı bir ülkedir. Biz renginden kültüründen önce insan olarak bakıyoruz. Karşınızdakini önce insan olarak gördüğünüzde ona insana yakışmayan bir davranış sergileme imkanı zaten olamaz.
BİZİM BÖYLE BİR YÜZ KARAMIZ YOK
Siz bakmayın bugün Avrupa’nın Amerika’nın göçmenleri dışladığına, bu coğrafyaların hepsi de göçmenler tarafından meydana getirilmiştir. Çok büyük acılar, utançlar da vardır. Bizim böyle bir yüz karamız asla yoktur. İspanya’da Yahudileri kovulduklarında bizim ecdadımız onlara kapılarını açmışlardır. Polonyalı muhalifler gidecekleri yer bulamadıklarında İstanbul’un yanı başında onlara yer göstermişizdir.
MODERN ÜLKELERİN BAŞI ÖNE EĞİK
Bugün de Suriye’den, Irak’tan başka yerlerden kardeşlerimiz başları sıkıştığında hemen Anadolu’ya yönelmişlerdir. Doğru da yapmışlardır. Kardeş bu zamanda kardeştir. İyi günde dost çok olur, önemli olan kötü günde dost olmaktır. Bugün Avrupa’da 5 milyonu aşan vatandaşımız yaşıyor. İş için eğitim için gitmiş milyonlarca insanımız bulunuyor. Ülkemize gelen herkese gönlümüzü açtığımız gibi, yurt dışına giden vatandaşlarımıza da sahipsiz bırakmıyor, onları da her alanda destekliyoruz. Bizim göçmenler konusunda başımız ne kadar dikse, kendilerini modern olarak tanımlayan ülkelerin başı da o kadar eğiktir.
SÖYLENECEK SÖZ KALMADI
Batı bir insanın ölümünü trajedi, bir milyon insanın ölümünü ise istatistik olarak gören bir anlayışa sahiptir. Onlar için Suriye’de 1 milyon insanın ölmüş olması hiçbir anlam ifade etmiyor. 2. Dünya Savaşı 60 milyonun üzerinde ölümle sonuçlanmış olmasına rağmen batı aynı hataları tekrarlamaktan geri durmuyor. Ayrımcılığın artması bunun içindir. Avrupa yönetiminde ırkçı partiler, bu coğrafyanın gelecekteki felaketinin habercileridir. Göçmenlerin paralarına, ziynet eşyalarına, hatta çocuklarına el koyan bir medeniyetin insanlığa söyleyecek sözü kalmamış demektir.
AVRUPA’DA DURUM VAHİM
Avrupalı kimi bakanlar sığınmacıları kastederek hepsini denize dökmek lazım, boğulsalar da umurumuzda değil diyebiliyorlarsa orada insanlık ölmüş demektir. Akdeniz’de, Ege’de, Avrupa’ya giden kırık dökük teknelerdeki insanları kurtarmak için gemi göndermek yerine savaş helikopteri göndermeyi teklif eden yazarlar Avrupa’da revaçtaysa durum vahim demektir.
BUNUN ADI MODERN KÖLELİK
Libya, Afrika ve Kuzey Afrika üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyenler için adeta bir transit durak görevi görüyor. Bugün 700 bin göçmenin başka bir yere gidemediği için Libya’da mahsur kaldığı ifade ediliyor. Modern kölelerin alınıp satıldığı pazarların açılmasına yol açmıştır. Köle demek illa boynuna zincir vurulan insan demek değildir. Petrol paralarının yüksek teknoloji gelirlerinin sadece bir aylık bedeli ile tamamı kurtarılabilecek bu kişilerin 1000 liraya şartsız, süresiz çalışmaları tüm insanlığı bedbaht etmeye yeter.
YA BİZ BU YARDIMLARA MUHTAÇ OLSAYDIK?
Birileri bizim bu paraları kendi bütçemize aktardığımız intibasını vermeye çalışıyor. AB’nin bize verdiği söz 3+3 milyar avrodur. Bu sözü verdiği halde bize verdiği, aktardığı nedir? Bunu bizim bütçemize vermiyor zaten. Gelen rakam en son 900 milyon avroydu. Bizim harcadığımız 30 milyar dolardır. Devamlı ipe un seriyorlar. Verseler de vermeseler de biz bu desteğimizi vermeye devam edeceğiz. Çünkü bu millet ensar olmanın ne demek olduğunu gayet iyi bilir. Ya bir de tam tersi olsaydı. Biz bu yardımlara muhtaç olsaydık ne olurdu? 3-5 milyon dolarlık krediler için uluslararası kuruluşların kapılarında el açtığımız günler vardı.
KILIÇDAROĞLU’NA SERT SÖZLER
Biz anlaşmadaki yükümlülüğümüzü yerine getirdik, sınırlarımızı tamamen kontrol altına alarak göçmen akınını neredeyse sıfırladık ama onlar sözlerinin hiçbirini tutmadılar. Söz verilen ilk dilimin 1 milyar avrosu dahi gelmiş değil. Bütün bunlara karşılık biz görevimizi yerine getirmiyoruz. Avrupalıların riyakarlıklarını anladık da bizim ana muhalefet partisi niye bu işin peşine düştü anlamıyoruz. Nerede bu 30 milyar dolar diye sorup duruyor? Bir yaşındaki torununa SSK’dan kalkıp imkan hazırlıyor. 15 yaşındaki çocuğunu SSK’lı yapıyor. Söz verdiğini yapmayan Avrupa ile ana muhalefet kafası, bunların arasında hiçbir fark yoktur.
BİZ DERTLİYİZ, BATI’NIN DERDİ YOK
Başbakanımız bugün Bangladeş’e ziyarete gitti. Turistik ziyarete gitmedi bay Kemal. Rohingya Müslümanları var ya, o dereleri, bataklıkları geçerken bazı çocukların ölümünü, annelerin babaların ölümünü sizler de ekranlarda izlemişsinizdir. Oradaki aileleri görmeye, onlara nasıl yardım yapabiliriz, tespit etmek için Bangladeş’e gitti. Biz dertliyiz. Batının derdi yok.
ABD’NİN KUDÜS KARARI
Kudüs, İsrail’in işgalinden beri adaletsizliğin yaşandığı bir yer haline gelmiştir. Bu konudaki sorumluluğumuzun gereğini sadece din ile ifade ederek yerine getirmiş olamayız. Elle tutulur adımlar atmak zorundayız. Müslümanlarla birlikte Hristiyanların da kutsal mekanlarını barındıran Kudüs’ü, İsrail gibi işgalci güce terk etmek insanlığı bin yıl geriye götürecek gelişmelerin kapısını da açmaktır. Bugün Kudüs’te ağlatılan her çocuk, acı çektirilen her anne, yaklaşan yeni fırtınanın habercisidir. ”
Yorumla