ABD’de Türkiye’ye karşı alınan yaptırım kararlarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bunlara karşı tabi ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır. Yani biz eli kolu bağlı duracak bir millet değiliz. Hep söylüyorum. Biz kabile devleti değiliz” dedi. Ekonomiyle ilgili de konuşan Erdoğan sıkıntıların büyük oranda aşıldığını, faizin ve enflasyonun önümüzdeki yıl tek haneye ineceğini söyledi. Erdoğan ayrıca, yerli otunun 27 Aralık’ta görücüye çıkacağı ve asgari ücrette jestinin olacağı müjdelerini de verdi.
Batuhan YAŞAR – KUALA LUMPUR
İsviçre ve Malezya temaslarını tamamlayarak dün yurda dönen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuala Lumpur’dan ayrılmadan önce medya yöneticilerinin sorularını cevaplandırdı. Erdoğan’ın sorulara verdiği cevaplar şöyle:
IRAK’A, SURİYE’YE GİRENLER “ORADA NE İŞİMİZ VAR?” DEDİ Mİ
Kuala Lumpur Zirvesi’nde liderlerle Libya ve Suriye meselesine ilişkin atılabilecek ortak adımlar ve iş birliği imkanları da gündeme geldi mi?
Bu konuyu aramızda ele aldık. Bu dörtlü ekip bundan sonraki süreçte bu işi sahiplenir, kararlı bir şekilde tutarsa somut neticeler alınabilir. Örneğin Libya ve Suriye şu anda önümüzde. Libya’da biz şu anda nasıl bir rol üstleniyorsak, Suriye’de nasıl bir rol üstlendiysek bundan sonraki süreçte de buna benzer rolleri birlikte üstlenmenin kararlılığını ortaya koyacağız. Yani nemelazımcılığın olmadığı, “bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılığın” olmadığı bir süreci devam ettireceğiz. Koalisyon güçleri adı altında Irak’a girdiler mi? Girdiler… Suriye’ye girdiler mi? Girdiler… Yani ‘Bizim ne işimiz var orada?’ diyorlar mı? Demiyorlar… Aynı şekilde Libya’da Mısır’ın ne işi var? Libya’da Abu Dabi yönetiminin ne işi var? Gelip oraya girdiler mi? Girdiler… Ve biliyorsunuz Hafter meşru bir siyasetçi değil, adam gayrimeşru. Ona meşruiyet kazandırmanın gayreti içinde olanlar var. Serrac ise meşru bir lider, meşru bir temsilci. Onu ise yok farz etmenin gayreti içerisine giriyorlar. Peki bunun içinde kimler var? Mısır var, Abu Dabi var, Fransa var, hatta İtalya var. Şimdi maalesef Rusya’nın da kendisi görünmese de bakıyorsunuz oluşturduğu bir şirket var. Biliyorsunuz Amerika’nın buna benzer şirketleri çoktur… Libya’da, Wagner denilen kuruluş vasıtasıyla bunlar adeta Hafter’in paralı askerleri olarak onun yanında görev yapıyorlar… Böyle bir durum söz konusu ve bütün bunlar karşısında tabi ki bizim seyirci kalmamız doğru değil. Biz de elimizden geleni şu ana kadar yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.
LİBYALI AKADEMİSYEN “BİZİ YALNIZ BIRAKMADINIZ” DEDİ
Geçenlerde bir toplantıdaydık. Libyalı bir akademisyen yanıma geldi. Baktım adam hem dua hem de teşekkür ediyor. ‘Bizi orada yalnız bırakmadınız, bizi orada sahiplendiniz. Eğer bizi yalnız bıraksaydınız, işte burada şu anda özellikle Fransızlar, bir yanında Mısır, öbür tarafta Birleşik Arap Emirlikleri ciddi manada bize sıkıntı vereceklerdi’ dedi. Biz de hamd ettik; demek ki her ne kadar Türkiye’nin içinde ana muhalefet bu işlere karşı çok farklı bir görünüm sergiliyorsa da bu işin kadir kıymetini bilen de var.
ABD’de senatonun iki kanadı da savunma bütçesini onayladı. Türkiye’yi ilgilendiren tarafları var. F35 programı ki Türkiye bu programın ortağı, F35 uçaklarının ABD tarafından satılmamasına yönelik. Keza Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik silah ambargosunun kaldırılması önerisi var. Türkiye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada ‘Gerekli tedbirleri alırız’ ifadesini kullandı. Sizin yorumunuz ne olur? Tedbirler ne? Bir de Trump’ın azil süreci söz konusu. Bu durum iki ülke ilişkilerine nasıl yansır?
Dışişleri Bakanlığımızın yapmış olduğu açıklama bizim açıklamamızdır. S400 olsun, F35’lerle ilgili adımlar olsun, bunlar bitmiş işler. Biz bu işi bitirmişiz. Bunu kaç kere söyledik. Şimdi bir de utanmadan sıkılmadan Türk Akım ile ilgili “buna yaptırım uygularız” diyorlar. Bu, tam manasıyla haklarımıza tecavüzdür. Bütün bunlara karşı tabi ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır. Yani biz eli kolu bağlı duracak bir millet değiliz. Hep söylüyorum “Biz kabile devleti değiliz.” Burası Türkiye… Tarihiyle her şeyiyle bizim bir farklılığımız var. Dolayısıyla da bu konu ile ilgili biz de kendi yaptırımlarımızı kesinlikle uygulamaya sokarız. Şu anda ABD Kongresi’nde azille ilgili konular olabilir. Bizim de kendimize has, iç siyasette, dış siyasette uğraştığımız birçok konularımız var…
CHP’NİN MİLLİYETÇİLİĞİNE, HALKÇILIĞINA BAKMAYIN
Üç muhalefet partisi Meclis dışişleri komisyonunda Libya ile varılan mutabakata red oyu verdi. Hatta CHP grup başkanvekili biraz daha ileri giderek Hafter’in seküler olduğu, dolayısıyla daha makul olduğu ama BM’nin tanıdığı mutabakat hükümetinin -onların tabiri ile- cihatçı olduğu ve sizin de ideolojik yakınlığınız sebebiyle bu girişimde bulunduğunuz gibi bir açıklama yaptı. Değerlendirmenizi almak isterim.
Halk Partisinin takındığı tavırlar, yanına kimleri aldığı, kimlerle beraber nasıl hareket ettiği malum. Örneğin bu konuda bile sıkıştı, “halka nasıl izah edeceğiz?” diye. Kalktılar ilk gün “öyle mi böyle mi” derken olumlu adım attılar. Daha sonra HDP o olumlu tavrını geri çekti ama o bir defa adımı atmıştı. Halk Partisi olsun, İyi Parti olsun, onlarla bir yere varmak mümkün olur mu? Bunlar kim legaldir, kim illegaldir, kim Türkiye dostudur, kim değildir, bunları bilecek çapta değiller. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin böyle bir derdi yok. Türkiye’nin menfaatleri neyi gerektirir, yerli olmak nedir, milli olmak nedir? Yani bunun 6 okunun içindeki milliyetçiliğe, halkçılığa falan bakmayın. Onların hepsi hikâye. Hiçbir zaman onlar bunun gereğini yerine getirmediler, getiremezler. Bu işler, öyle lafla olmuyor. Karikatürize edilmiş olan oklarla olmuyor. Bütün mesele bunu ruhen yaşamak. Ruhen yaşayamazsanız zaten bir yere de varamazsınız. Bu millet de sizi zaten bir yere temsilci olarak koymaz. Olay bu.
FAİZ 2020’DE TEK HANEYE DÜŞECEK
Ekonomiye dair 2020 yılı için durum değerlendirmesi alabilir miyiz? Son çeyrek itibariyle ekonomide göstergeler son derece pozitif. Son dönemde, Amerikan yaptırımları tekrar devreye girer mi? Girerse ekonomide yeniden bir kırılganlık oluşturabilir mi? Endişeli senaryolar dile getiriliyor. Bu konuyla ilgili tedbir hazırlığı var mı? Bir de faizde tek hane hedefi vurgulamıştınız. O noktada 2020 içinde nasıl bir takvim ortaya koyuyorsunuz?
2020 içinde inşallah tek haneliye gidiyoruz. Tek haneliye gidiş zaten olumlu gelişmelerin alametidir. Türkiye şu anda zaten faiz ve enflasyondaki gelişmeleri ile bu toparlanmaların neticelerini almaya başladı. Faiz bu şekilde düşünce şu anda yatırımlar da artmaya başladı. Gerek kamu bankaları, gerekse özel bankalar kredi musluklarını girişimciye açıyorlar, açmaya devam ediyorlar. İnşallah 2020 yatırımlarda da Türkiye’nin sıçrama yılı olacak. Bundan eminim. Tüm bunlarla beraber şunu da göreceğiz; uluslararası girişimciler, yatırımcılar inşallah ülkemize yeniden gelmeye başlayacaklar. Bu yatırımlarla beraber Türkiye’nin yeniden yatırımın arttığı dönemleri yakalayacağına inanıyorum. Bu konuda hiç endişem yok. Şu anda zaten ekonomideki gelişmeleri gayet emin gayet güzel bir şekilde takip ediyoruz. Elhamdülillah sıkıntılar büyük oranda aşılmış vaziyette. Şu anda asgari ücretle ilgili çalışmalar da süratle bitirilecek. Onlar da bitirildikten sonra zaten 2020 çok daha parlak bir yıl olacak. Bundan hiç endişe etmeyin. Biz bunların çoğunu aştık.
Enflasyonda tek hane, faizde de tek hane hedefi olarak mı devam ediyor?
Evet, faizde de enflasyonda da… Hani diyorum ya bunlar doğru orantılıdır. Faiz tek haneye geldiğinde enflasyonun da tek haneli olduğunu göreceğiz. Zaten enflasyon tek haneyi yakaladı ama şimdi biz yıl olarak da tek haneli olduğunu inşallah göreceğiz. Şu anda politika faizi olarak yüzde 12’yi gördük. Bu tabi çok ciddi manada Merkez Bankası’nın kararlılığını gösterdi ve bu kararlılıkla şu an itibarıyla çok ciddi oranlarda faizi düşürdüler. 2020’de de bunun aynı kararlılıkla devam ettiğini inşallah göreceğiz.
ASGARİ ÜCRETTE JESTİMİZİ YAPARIZ
Asgari ücret konusunda hep hassas oldunuz. Şimdi hükümet-işçi- işveren kesimleri son tur görüşmelere başladı. Ama bu konuda genellikle hep sizden bir son jest beklenir. Asgari ücret konusunda müjdeniz olacak mı?
İnşallah jestimizi yaparız da burada yapmayalım daha. Şu anda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız yaptıkları çalışmaları döner dönmez bize bir getirsinler. Bakalım son geldikleri nokta nedir, onu da bir kendilerinden görelim. İnşallah, tarafları memnun edecek bir adımı atarız.
KAMUDA İSTİHDAMA DEVAM EDECEĞİZ
Sözleşmeli personel konusu var. Bu ayın sonunda 19 bin 500 personelin sözleşme süresi bitecek. Bu sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi durumu var mı?
Personel noktasında biz sürekli alımları devam ettiriyoruz. Şu anda Sağlık Bakanlığı ciddi bir personel alımına yönelik adım attı. Aynı şekilde Milli Eğitim’de yine ciddi sayılabilecek bir sayı planlandı. Yalnız dedik ki takvimi iyi ayarlayalım. Diğer bakanlıklarda da yine benzer şeyler var. Sözleşmeli personel olarak niye bunu değerlendiriyoruz? Sebebi şu; bir tarafta aldığımız elemanın “Ben nasılsa artık kadroluyum, yan gel yat” mantığıyla hareket etmesi var. Ama diğer tarafta da işi sıkı tutma anlayışı var. Bunlara dayalı olarak bu tür adımları atıyoruz. Ama personel alımında bir taraftan tabi emeklilik süreci, emeklilikten doğan o boşlukları doldurma süreci de söz konusu. Buralarda bizler insanımızı değerlendirme açısından gerekli adımları atmaya devam edeceğiz.
YERLİ OTO 27 ARALIK’TA GÖRÜCÜYE ÇIKACAK
Kasım ayı konut satış rakamları açıklandı. Geçtiğimiz ayın Kasım ayına göre yüzde 54,4 artış gözlemledik. Az önce yatırımlara işaret ettiniz. Özellikle sanayi yatırımlarında hızlanma bekleniyor. Yeni destekler olacak mı? Bir de ek olarak Türkiye’nin Otomobili Projesinde ne durumdayız? Hem proje ile hem yatırımlarla ilgili değerlendirme alabilir miyiz?
TOKİ ile 100 bin konutun adımını attık. E-devletten 128 bin, bankadan 150 bin bin civarında müracaat oldu. Bu rakamlar bu konuda halkımızın ne kadar yüksek bir beklentisi olduğunu, TOKİ’ye ne kadar güvendiğini gösteriyor. Şimdi bunu yaptığımızda ortaya bir şey çıkacak. Konut sektörü birçok sektörü hareketlendiriyor. En az 250 kalem. Burada bir hareketlenme meydana gelecek. Bunun yanında özel sektör noktasında inşallah müteahhit firmalarımızın da bir hareketliliği olmaya başlayacak. Yani bu bizim için önem arz ediyor ve her yıl asgari 100 bini planlıyoruz ama bu 100 binin üzerine de çıkabilir. Mesela şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ‘Biz bunu 200 bine çıkaralım’ dedi. ‘Önce 100 bini şöyle bir oturtalım, 100 bini süratle sahiplerine zamanında teslim edelim. Ondan sonraki süreci ayrıca değerlendirme durumuna geliriz’ dedi.
Türkiye’nin Otomobili sorusuna gelince, (ön gösterimi) 27 Aralık Cuma günü Gebze’de düşünüyoruz. Hayırlısı bakalım.
SİMİT SARAYI KONUSUNU ARKADAŞLARIMDAN ÖĞRENDİM
Kanal İstanbul’la ilgili genelde bir ranttan bahsediliyor. Sanki bu bir rant projesiymiş gibi takdim edenler var. Etrafı çevresi betona bulanacak, oradan bir rant elde edilecek. Hatta Katar Emirinin annesinin oradan bir arazi aldığı falan… Bu konuda ne diyorsunuz? Bir de Simit Sarayı konusunda Cenevre’deki açıklamalarınızdan bu konuya en başından beri kapalı olduğunuz izlenimini aldım oysa, dünkü (önceki günkü) açıklamalarınız sanki gelen tepkiler üzerine vazgeçmişsiniz gibi yansıtılıyor….
Simit Sarayı konusunda gelen tepki diye bir şey ben duymadım. Tam aksine böyle bir şeyin olduğunu bana arkadaşlarım iletince hemen Ziraat Bankası Genel Müdürü arkadaşımıza konuyu sordum. Onlar “Böyle bir durum söz konusu oldu ama bizim böyle bir kararımız yok” dedi ve bu konuda olumlu yaklaşmadığını da söyledi, iş kapandı.
KATAR EMİRİNİN ANNESİ GAYREMİNKUL ALAMAZ MI?
Kanal İstanbul’la ilgili bir defa çok çirkin olan şey şu; Katar Emirinin annesinin gelip buradan yer alması vesaire… Bunu söyleyen insanlara sormak lazım; “Devletten hangi desteği alarak böyle bir yeri almış?” Bu dedikoduları duydum. Katar Emirinin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına mani yasal olarak herhangi bir şey söz konusu mu? Yani bunu herhangi bir yerden George, Hans vesaire gelip almaya kalksa herhalde kimsenin sesi çıkmaz. Yani Katar Emirinin annesi böyle bir alım yaptığı zaman niye rahatsız oluyorlar? Kaldı ki aynı şekilde Katar Emirinin kendisinin zaten bizde aldığı yerler var. Yani biz bu kapılarımızı açmışız.
Allah rahmet etsin Turgut (Özal) Bey döneminde o zamanki Suud Kralı, Sevda Tepesi’nde büyük bir yer almışlardı. Zamanın belediye başkanı orada ‘İmar noktasında herhangi bir sıkıntı yok’ demişti ve Turgut Bey de o beyana inanarak Suud Kralına bunu söylemişti. Tabi orada da imar noktasında sıkıntı olduğu için o iş yürümedi. Ve hala o yer onlara ait.
Bunlar çok tuhaf şeyler. Yani ülkemiz için hakikaten şık değil. Bunlar ülkemizin özellikle bu tür tasarruflarını aleyhe çevirecek adımlar, lehte şeyler değil. Yani İspanya’da bugün bakıyorsunuz adamlar dünyanın değişik yerlerinden nice insanlara, iş adamlarına, devlet başkanlarına yerler satıyorlar. Aynı şekilde Amerika’sında Almanya’sında bütün bunlar var. Bizim uluslararası çapta attığımız bu tür adımlarda yasal düzenlemesi var, her şeyi var bunların. Beyler rahatsız oluyor.
Mesele duruş meselesi
Erdoğan, “Kuala Lumpur Zirvesi’ne Suudi Arabistan‘ın baskısıyla Pakistan ve Endonezya’nın katılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, “Suudi Arabistan ile Abu Dabi yönetiminin bu tür tavırları tabi ilk değil. Ne yazık ki Suudi Arabistan’ın Pakistan üzerinde baskı kurduğunu görüyoruz. Şimdi Pakistan’a Merkez Bankası ile alakalı daha önce vermiş oldukları sözler var. Ama hepsinden öte bir de 4 milyon Pakistanlı Suudi Arabistan’da çalışıyor. ‘Bunları geri göndeririz, yerine Bangladeşlileri alırız’ vesaire diyorlar. Öbür taraftan Merkez Bankası ile bağlantılı olan konuları aynı şekilde ‘Biz paramızı geri çekeriz” vesaire gibi tehditlerle, ekonomik olarak ciddi sıkıntılar içerisinde olan Pakistan bu noktada daha farklı bir tavrın içerisine girmek durumunda kaldı” dedi. Erdoğan, “Endonezya da aslında önce devlet başkan yardımcısını gönderecekti, sonra onu da göndermedi. Yani Allah’a hamdolsun bizim kapıyı pek çalamıyorlar. Mesele duruş meselesi. Duruş oldu mu Allah’ın da lütfuyla kapılar açılıyor” diye konuştu.
Arşivlerimizi açtık ama incelemediler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermeni iddialarıyla ilgili yeni bir arşiv çalışma yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine şunları söyledi: “Bu konuda Başbakanlığım döneminde biz çok ciddi bir meydan okuma yaptık. Tabi karşı taraftan böyle ciddi, dişe dokunur bir cevap gelmedi. Bir müddet bu işler sürdü ve kimse de arşivini falan açamadı. Olmayan şeyi açamazlar. Bunların Harvard’da cüzi, sembolik arşivleri var, Fransa’da yine ufak bir arşivleri var. Ermenistan’ın kendisinde bile böyle ciddi bir arşiv söz konusu değil. Biliyorsunuz bizim şu anda Silahlı Kuvvetlerimizin 1 milyonu aşkın belgeye sahip arşivi var. ‘Buyurun gelin, inceleyin, çalışın.’ Bütün akademisyenlere vesaire bunu defaatle söyledik. Ama onlar böyle bir meydan okumaya ‘Biz de gelelim, çalışalım, inceleyelim’ diyemediler. Çünkü iş oraya kaldığı zaman bunun ne kadar kendi aleyhlerine olacağını da biliyorlar, görüyorlar. Bundan sonraki süreçle ilgili biz şimdi bir ekip oluşturduk. Bununla ilgili bir çalışmayı inşallah arkadaşlarımız yapacaklar ve uluslararası camiadan da buna katılanlar olursa onları da bunun içine tabi dahil edebiliriz. Türk Tarih Kurumu’nu bu konuda çok daha faal, çok daha aktif hale getirerek çalışmalarımızı belgesellerle inşallah daha da güçlendireceğiz.”
ABD’YE KARŞI BİZ DE KENDİ YAPTIRIMLARIMIZI UYGULARIZ
Yorumla